Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
Amerika’nın Washington eyaletindeki Seattle, bir liman kenti olduğu için oldukça fazla sayıda fareye de ev sahipliği yapıyor. Aranızdan bazıları bu bilgi üzerine seyahat planlarını iptal edecek olsa da, köpeğimiz Stella bu kemirgenlerin varlığından büyük bir heyecan duyuyor. Fareleri yakalamak için sürekli çalılıkların içine dalıveriyor. Örneğin dün, onu gezdirmeye çıkardığım sırada bir fare kokusu aldı ve peşine düşmek üzere hızla ileri atılırken az daha kolumu yerinden çıkaracaktı. İnşaatı yakın zamanda bitmiş bir binanın girişindeki yeşilliklere kadar takip etti kokuyu. Stella etrafı hararetle koklarken, avının kaldırımın karşısındaki çalılıkların arasına saklanmak üzere aceleyle hareket ettiğini gördüm. Stella’nın o fareyi yakalamasına imkan yoktu. Hatta, Stella’nın ömrü boyunca bir fare, sincap ya da herhangi başka bir vahşi hayvanı yakalaması mümkün değil. Çünkü onun için fazla akıllılar.
Evcil hayvanların içgüdüleri, evcilleştirme sonucu körelir. Düzenli mama saatleri ve evde olmanın güvenliğiyle oldukça kolay bir hayat sürerler. Yine de, çöpleri karıştırma, avlanma, uçma ve kavga etme gibi genetik dürtülerin izlerini görmek mümkün. Ancak sığır, koyun ve domuz sürüleri de dahil olmak üzere hiçbir evcilleştirilmiş hayvan, insanların koruması olmadan doğal seleksiyondan sağ çıkamaz.
İnsanlar da bu konuda hayvanlara benziyor. Kendi kendilerine baksınlar diye çocuklarımızı kendi hallerine bırakalım demiyorum demiyorum elbette ama şu gerçeği de göz ardı etmemeliyiz: Tüm hayvanlar gibi, bizler de gerçek dünyada kendi başımıza mücadele etmemize izin verildiği zaman öğreniyoruz. Kendi başına yapabileceği bir şeyi, aceleciliğimizden ya da titizliğimizden çocuğumuzun yerine yaptığımız her seferde (biz yaptığımızda daha hızlı veya daha düzgün olsa da), kendi başlarının çaresine bakmayı öğrenme şansını da ellerinden almış oluyoruz. Onlar için su şişesinin kapağını açtığımızda, montlarının fermuarını kapadığımızda, beslenme çantalarını açmalarına yardım ettiğimizde ve tuvaletten sonra popolarını sildiğimizde, onlara birine bağımlı olmayı öğretiyoruz.
Elbette mücadele edecekler, öğrenmek de bunu gerektirir zaten.
Eminim, evdeki kafesinden kaçmış ve kendini bu şehrin caddelerinde buluvermiş evcil bir fare karşısında Stella çok daha güçlü bir konumda olurdu. Benzer şekilde, “evcilleştirilmiş çocuklar” da kendilerini çaresiz, dirençsiz, kapana kısılmış, beceriksiz, yeteneksiz ve başkalarına bağımlı hisseden yetişkinlere evrilmeye yatkın oluyorlar. Açıkçası bu özellikler, çağdaş dünyamızın en büyük rahatsızlığının semptomlarına ait bir liste gibi görünüyor.
İyi haberse, çocukların büyük bir çoğunluğu genellikle her şeyi kendileri yapmak isterler. Kendileri için neyin iyi olduğunu bilirler. Çoğumuz için, aceleci ve mükemmelliyetçi tavrımızı bir kenara bırakmak çok zor. Ancak bunu yapmayı başardığımızda, çocuklarımıza gerçek dünyada mücadele edebilmeleri için ihtiyaç duydukları zamanı ve mekanı sağladığımızda; dünya içinde sahip oldukları güçlerini, yani çaresizliklerinin ilacını görmelerini sağlamış oluruz.
Kaynak: https://teachertomsblog.blogspot.com/2019/08/of-course-they-will-struggle-thats-what.html?fbclid=IwAR2nw4WLxlG4JyzhyPBDRCr3ButTbxKgo1HYsaD3tIrdC3vFyCJ6qvTLxdI#.XUrSFsbnGF0.facebook