Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
ÇOCUK EĞİTİMİNDE SİZCE HANGİSİ DAHA ETKİLİDİR?
Çocuk eğitiminde aile faktörü mü yoksa öğretmen faktörü mü daha etkilidir?
Sorumuzun cevabını almak için sosyal medyada oluşturduğumuz bu anketi ve sonuçlarını değerlendirerek konuyu farklı bakış açılarıyla değerlendirip açıklayacağız.
Bu anketle elbette ki aile ile öğretmeni karşılaştırmak gibi bir niyetimiz yok. Şüphesiz eğitimde öğretmenin kurumsal düzeydeki yeri ve önemi yadsınamaz. Okullarda öğretmenler tarafından verilen eğitimin pratikte uygulanması, aile rehberliğinde ve gözetiminde olduğundan ailenin önemi de göz ardı edilmemelidir. Öte yandan çocuğun ailesi ile çok daha fazla etkileşim içinde olması ve ilk eğitiminin de ailede başladığı düşünüldüğünde ailenin de eğitim sürecinde çok ayrı bir öneme sahip olduğunu söyleyebiliriz. Bu bakımdan anketi yapma gayemiz kesinlikle öğretmen ve aile arasında bir ayrım yapmak ya da hangisinin daha üstün olduğunu belirlemek değil, aksine kamuoyunda hangisinin süreçte çocuk eğitimi açısından daha etkili olduğunun farkındalığını ölçmektir. Aslında anketin yapılma nedenlerinden biri de her iki unsurun da öneminin doğru bir şekilde anlaşılmasını sağlamak, aile ve öğretmen arasında kurulacak denge ile çocuğun eğitiminden maksimum düzeyde verim alınabileceğini vurgulamaktır.
Sosyal medya üzerinden sorduğumuz soruya 1882 katılımcının 1618’i aile derken 263’ü de öğretmen dedi. Yani katılımcıların %86’sı aile derken %14’ü öğretmen faktörünün daha etkili olduğunu belirtti.
Anketimizi destekler nitelikte tanık olduğum bir olayı da anlatmak isterim. Kardeşimin sahibi olduğu kırtasiye dükkânına ara sıra uğrarım. Yine bir gün kırtasiyede otururken bir anne ve çocuğu da o an alışveriş için kırtasiyeye gelmişti. 5-6 yaşlarında çocuğu için oyun hamuru ve boya malzemeleri alıyordu. Çocuk da kırtasiyede çeşitli çıkartmaların (sticker) bulunduğu stantta sigara içilmez çıkartmalarını annesine göstererek “anne bundan da alalım” dedi. Kırtasiyeyi işleten kardeşim de çocuğa dönerek “anlamının ne olduğunu biliyorsan onu size satabilirim” dedi. Çocuk hemen atılarak “sigara içmek yasaktır anlamına geliyor. Sigara sağlığımıza zararlıdır” dedi. Sonra kardeşim anneye yönelerek: “Sanırım evde sigara içiyorsunuz.”dedi. Çocuğun annesi de: “Hem de nasıl, hepimiz içiyoruz.” dedi. Kardeşim: “Çocuğun neden bu kadar ısrarcı olduğu anlaşıldı.” dedi. O an aralarında geçen konuşmaya ben de katılarak anneye: “Ne kadar ilginç değil mi? Aslında çocuklar bize, öğrendiklerini özümseyerek öğretmeye çalışıyor. Ama zamanla onları biz aileler, kendimize benzetmeye başlıyoruz. Anne: başını aşağı yukarı indirip kaldırarak onay verircesine “Haklısınız” dedi.
Kısacası bu ve buna benzer birçok olaya sizler de pek çok kez şahit olmuşsunuzdur. Yalan söylemenin, küfürlü konuşmanın kötü olduğunu, paylaşımcı, uysal, uyumlu, güler yüzlü, adil olmak vb. birçok uyulması gereken tutum ve davranışlar, gerek okulda gerekse de ailede çocuklara anlatılmaktadır. Taze hamur gibi olan çocuğun beyni bu değer ve tutumlarla şekillendiğinde kalıba uymayan davranışları uyumsuzluk ve çelişki olarak algılıyor. Kendini ve çevresini tekrardan sorgulayarak ortama adapte olmaya çalışıyor. Bu gibi durumlarda çocuklar zamanla öğretildiği gibi değil de pratikte çevresinde edindiği yaşantılar gibi davranış ve tutum geliştiriyor. Öyle ki ilk aşamada hikâyedeki kahramanımız gibi olan çocuklar önce yanlışı kendi düzeltmeye çalışıyor. Düzeltebilirlerse öğrendiği değer ve doğrularla yaşamına devam ediyor. Yok, düzeltemez ve bunu böyle tecrübe ederse zihnine önceden kodladığı doğruları tekrardan yapılandırarak öğrendiği gibi değil de yaşadığı gibi bilgileri doğru olarak özümseyecek ve böylece hayata en hızlı şekilde adapte olmaya çalışacaktır.
Yani çocuklarımız gerek okulda gerekse kitaplardan, televizyondan ve daha başka kanallardan öğrendiği doğru bilgileri aile ortamında test ve tecrübe ediyor. Bu bakımdan aslında çocuklarımızın okullarda bu gibi olumlu kazanımların birçoğunu edindiğini bir eğitimci olarak rahatlıkla ifade edebilirim. Ancak zamanla çocuklarımız başta aile ortamında ve çevreden edindiği yaşantılarla öğrendiklerinin karşılığını bulamayınca sosyal etki ile çevreye kısa süre sonra uyum sağlamaya başlıyor. Çevresel etkenleri kontrol etmek, çocuğun öğrendiği bilgileri gerçek yaşam ile ilişkilendirerek uygulamasını sağlamak, çocukla etkileşim süresi göz önüne alındığında tüm bu görevleri alternatifsiz olarak yapabilecek ailedir.
Madem anket de ailenin eğitimde daha etili olduğunu söylüyor. O halde neden eğitim ile ilgili başarısızlıkları hep öğretmenlere fatura ediyoruz. Bu noktada biz aileler olarak da kendi üstümüze düşenleri yapmak durumunda değil miyiz? Çocuğumuza öğrendiğimiz ve öğrettiğimiz değerlerle uygulamalı rehberlik etmek bizim en asli görev ve sorumluluğumuz değil midir? Acaba kaç öğretmen öğrettiği değer ve kazanımlara ters yaşantılar ile öğrencilerine rol model oluyor? Aslında öğrencilerimizin öğretmenleri ile ders ve okul saatleri dışında çok daha fazla etkileşim kurabildiği ortamlar olsa belki öğretilen kazanımlar çok daha kalıcı olabilirdi. Ancak bu fırsatı aile, hiç kimsenin olmadığı kadar elinde tutuyor. Bu da çocuk eğitiminde ailenin etkisinin ne denli önemli olduğunu bir kez daha ortaya koymaktadır. Eğitim seviyesinin yükseltilmesi adına planlanan ve yapılması istenen reformlar maalesef sadece öğretmene yönelik oluyor. Asıl aile, üzerinde ciddi çalışmalar yapılmalı değil midir? Örgün eğitimin önemi kadar yaygın eğitimin önemi de anlaşılmalı ve göz ardı edilmemelidir.
Öğretmenlerin performansını arttırmaya dönük planlanan çalışmalarda bile öğretmeni değerlendiren aile ve çocuk oluyor. Peki, aileyi değerlendirecek mekanizmalar neler olmalıdır. Örneğin; evlendirme dairesi çiftleri evlendirmeden önce çocuk eğitimi, aile ve çocuk ilişkisine dayalı ebeveyn eğitim kursuna yönlendirmeli kursu tamamlamadan da nikâh kıymamalıdır.
Bu, sadece çözüme dair sınırsız seçeneklerden biri… Fikir pratiği olsun diye verdiğim bir örnek. Daha fazla neler yapılabilir? Bunu da siz değerli okurların görüşüne bırakıyorum.
Vedat Demir