Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
Bir çocuğun başarılı olması anne baba tutumuna bağlıdır. Çocuğun enerji kaynağı anne ve babasıdır.
Başarı; zekâ sorunundan çok zekâyı harekete geçirme becerisidir.
İnsan beyni tembelliği sever. Onu harekete geçirecek şey; ya mecburiyet ya da ihtiyaçlardır…
Gençlerin mecburiyetleri ve ihtiyaçları ebeveynler tarafından hazır sunulduğu için hazırbuluşçu olur.
Okulda zekâlarını harekete geçirmek zorunda kalırlar fakat ailede sorun varsa çocuk dersleri bırakır, o sorunlarla boğuşmaya başlar.
Aile çocuğun ya cennetidir ya da cehennemi…
Ailede huzur, sevgi, adalet, demokrasi varsa ev onun için bir cennettir.
Ailede kavga, huzursuzluk, adaletsizlik ve demokrasi yoksa çocuk için ev bir cehennemdir.
Her gün eve dönüş çocuk için bir kâbus haline gelir.
Başarı ya da başarısızlık ailenin huzuruna ve sorumluluklarını yerine getirme derecesine bağlıdır.
Birçok aile çocuğunun başarısızlığını aile ile bağdaştırmak istemez çünkü ucu kendine dokunur. Fakat acı da olsa gerçeği kabul etmek zorundadır.
Anne babanın, neşeli ve sevgi dolu olması, çocukların davranışlarına, psikolojisine ve başarısına direk yansır.
Özellikle evleri sevgi kokan ailelerin çocukları şanslıdır. Böyle ailelerin çocukları cıvıl cıvıldır, hayat doludur. Anne babanın birbirine olan sevgi ve saygısı çocuk üzerinde doping etkisi yapar.
Kavga ve gürültü ile geçen aile hayatını yaşayan çocukların yüzü gülmez, somurtkan ve sorulara cevap vermek istemezler. Ayrıca böyle ailelerin çocuklarını dışarıda büyük tehlikeler bekler.
Ayrıca ailede sevgi ve ilgi eksikliğini varsa çocuk başka arayışlara yönelir.
Örneğin; rastgele arkadaş seçer, eve gelmek istemez, kötü alışkanlıklarla boşluğu doldurmaya çalışır.
Bu arayış çocuğun derslerden, aileden zihinsel ve ruhsal olarak koparıp alır.
Özellikle baba sevgisi çocukların üzerinde çok etkili olur. Çünkü çocuklar anne sevgisinden emindir fakat baba sevgisi öyle değil, babanın davranışlarına, evine bağlılığı, çocuklarına gösterdiği ilgi baba sevgisini açığa çıkarır.
Baba ilgisinden yoksun büyüyen çocuklar arkadaş bulma için daha fazla zaman harcarlar.
Kız çocukları baba sevgisini erkek arkadaş edinerek boşluğu doldurmaya çalışır.
Baba sevgisinden yoksun kız çocukları bütün zamanını, bütün mesaisini bir arkadaş aramakla geçirir. Bütün derslerini bir tarafa iter. Arkadaş bulma sorunu bütün benliğini ele geçirir. Bu arayış cinsellikle ilgisi yoktur, sadece içindeki baba ilgisini boşluğu doldurma çabasıdır.
Babası tarafından sevgi ve ilgi gören bir kız çocuğu; Zihnini tamamen geleceğine kilitler. Hedefleri vardır. Hedeflerine varmak için hayalleri değil ders çalışarak, derslerde başarı göstererek ulaşmaya çalışır. Babası vefat eden kız çocukları baba hasreti ve sevgisine daha çok ihtiyaç duyarlar ve hata yapma oranları maalesef daha fazladır. Böyle ailelerde en güzel çözüm dayı ve amcaların yardımına başvurmaktır.
Annesi olmayan veya anne sevgisinden yoksun kız çocukları ise kendi kendine annelik yapmaya yeltenir. Ruh yaşları fiziki yaşın çok önüne geçer. Ruhen daha çabuk yaşlanırlar.
Genelde kendini büyük göstermeyi severler. Bir an önce büyümek isterler.
Erkek çocukları sevgisizliği iki şekilde dışa vurur;
Anneden sevgi görmüyorsa, kız arkadaş bulmaya yönelir. Babadan ilgi ve sevgi görmüyorsa kendisinden güçlü, onu destekleyecek erkek arkadaş arar.
Lider olmayı asla düşünmez ve cesaret edemez. Hep başkalarının himayesinde koruması altında yaşamak ister. Özgüveni minimum seviyededir.
Baba sevgisinden yoksun yetişen erkek çocuklarının kız çocuklarından çok ayrı bir dışa vurum özelliği vardır.
Ya karşı cinsten birini bulmaya, ona baba gibi davranmaya çalışır ya da ailesinden intikam almak için bilerek başarısız olur, başarısız olmakla intikam almaya çalışır.
Çok basit derslerde bile bilerek kötü notlar almak hoşuna gitmeye başlar. Çünkü başarısızlığı bir silah, bir öç alma aracı olarak görür.
Ayrıca; böyle çocuklar aldığı kötü notlardan dolayı intikam almış gibi rahatlarlar. Ailenin şikayetleri onu rahatsız etmez. Tam Tersine ruhen mutlu olur.
"ÇALIŞ" sözü bir tavsiye değildir tehdittir ve hiç bir çocuk sevmez!
Evde zorla çalışma odasına gönderilen çocukların çoğu çalışıyormuş gibi yapar, asla verimli çalışmazlar, çoğu rol yapar. Ve genelde rolünü iyi oynar. Çoğu Anne ve babayı çalıştıklarına dair inandırmayı başarır. Anne baba; onların odalarında kalma süresini ders çalışmış olarak kabul eder.
Aşırı özgüven virüsüne dikkat!
Başarının bir diğer düşmanı ise; aşırı derecede çocuğu sevgiye, ilgiye boğmaktır. Çocuğun hiçbir davranışını eleştirmeden onu övmek, çocuğa hatasız bir insan olduğunu inandırır ki, en büyük tehlike de burada başlar.
Bu, aynı zamanda Çocuğun gelecekte zarar göreceği bir özgüven anlamına gelir. Günümüzde bu üçüncü başarısızlık nedeni gittikçe çoğalmaktadır. Gelecekte özgüvensiz, zorluklarla başa çıkamayan, zayıf karakterli insanların çoğalması olasıdır.
Her şeyi okul ve öğretmenden beklemek hatadır.
Çoğu aile, çocuğun eğitiminde bütün sorumlulukları okul ve öğretmene yükler. Çocuğun kötü gidişinin düzeltilmesi için okulun rolü yeterli sayar. Sanır ki; okulda sihirli bir değnek vardır. Öğretmen o sihirli değnekle çocuğa istenilen davranışı kazandıracağını sanır. Böyle bir anlayış, okul ve öğretmeni oldukça zor durumda bırakır. Çünkü böyle aileler, çocuklarında istedikleri başarıyı göremeyince muhtemelen suçlayacakları ilk yer okul, ilk kişi ise öğretmendir.
Okul ve öğretmen; bir program yürütür. Çocuğa bilgiye ulaşmanın yollarını gösterir o kadar… Bilginin adresine gitmek çocuğa bağlıdır.
Ne yazık ki, ailelerimiz tam tersini söylerler. Okulu ve öğretmeni aşı yapar gibi, bilgiyi beyne enjekte eden sihirli bir güç olarak görürler.
Halbuki başarının anahtarı kendi ellerinde! Okul ve öğretmen sadece yol gösterir, bilgi yükleyemezler.
Dünyada hiçbir insana bilgi yüklenmez, yüklenemez. Bilgiyi almak isteyen çocuk okulda bilgiye ulaşmayı öğrenir o kadar. Almak istemeyen hiçbir şey veremezsiniz. Çocuğun bilgiye ulaşması, iştahına bağlıdır. Bilgi alma iştahı yoksa hiçbir şey veremezsiniz. İşte bu iştahı çocuğa kazandıracak olan da ailedir. Alenin huzurlu, adaletli, uyumlu ve mutlu olmasına bağlıdır.
Güzel nesiller yetiştirmek okulda başlamaz, ailede başlar! Çocukların ihtiyacını görerek, harçlığını vererek okula göndermekle iş bitmez. Daha doğrusu bu davranış; sadece bir görevdir, eğitime doğrudan bir katkı sağlamaz değildir.
Türk ailesinin en belirgin özelliği; çocuk yetiştirmede kendi rolünü başkasına yüklemeye alışkanlığıdır.
Bu davranış kısır bir döngü şeklinde, içi boş nesillerin yetişmesine neden olur.
Anne baba, çocuğun geleceğini belirleyen temel taştır. Biri olmasa bile diğeri çocuklarını bu bilinçle yetiştirmelidir.
Aile üzerine düşen görevi yerine getirirse, Okul ve öğretmen aldığı emaneti layıkıyla eğitirse; İşte o zaman Atatürk’ün dediği gibi;” Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” nesiller yetişir.
Bilal Civelek
Eğitimci -Yazar