Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
Aşağıdaki mektup beni etkiledi. Yazan Felsefe öğretmeni ve bir anne. Cesur, samimi ve dürüst bir insan. Tanımak istersiniz diye düşündüm. Kimlik belirtmeden izniyle aşağıda paylaşıyorum. (Mektup içine parantez açarak kendi düşüncelerimi serpiştirdim.)
***
Merhaba Doğan Hocam, son kitabınızla ilgili teşekkür etmek için yazıyorum. (‘Öğretmenim Bir Bakar mısın?’ kitabından söz ediyor.)
Ben 40 yaşında 3 çoçuk annesi 3 üniversite mezunu bir Felsefe öğretmeniyim. (Çok merak ettim; hangi bölümleri bitirmiş, belki sonra bana yazar!) Yaşıma bakmayın iki yıllık öğretmenim.
Ben de öğretmenleri tarafından öz güveni yıkılmış bir çocuktum. Kendimi tanıyarak bu yıkılan öz güvenimi tekrar kazandım. En büyük destekçim eşim Abbas bey oldu. Eşim 20 yıllık öğretmen.(Abbas Bey’e buradan selamlar yolluyorum; ülkemde böyle insanların olduğunu bilmek, bana iç huzuru ve geleceğe güven duygusu veriyor.)
Sizin kitabınızı okurken şu karara vardım: Lise öğrencilerime bu kitaptan bir iki hikaye okuyup, onların anılarını dinlemeye karar verdim.
Çocuklar çok mutlu oldular, iyi ki böyle bir dersimiz var öğretmenim, dediler.
Önce sizin kim olduğunuzu tanıttım, daha sonrada ilk sizin öykünüzü anlattım. Sınıfta anlatan çıkmayınca kendimden anlatayım, dedim.
İlkokul 1. ve 2. sınıf öğretmenim ile yaşadıklarımı anlattım ve kendimi tutamayıp öğrenciler kaşısında hüngür hüngür ağladım. (Öğrencilerinin karşısında ağlayabilmek Türkiye’de ve dünyanın her yerinde cesaret, olgunluk ve kendine güven gerektirir. Çok etkilendim.)
Onlar da ağladı. Sonra onlar da kendi anılarını anlatmaya başladılar. Hatamı yaptım, bilmiyorum. (Hayır hata yapmadın. Sen onların karşısında artık öğretmen rolünle değil, insan özünle vardın. Öğrenciler için ne büyük bir hediye! Sana güvendiler ve onlar da insan olarak özlerinden paylaşmaya başladılar. Gerçekte orada artık sen “öğretmenlik yapan” biri değil, “özüyle öğretmen olan” biri idin. Ve onlara hayatları boyunca unutamayacakları zengin bir deneyim yaşattın! ‘Geliştiren eğitim’ aslında budur!)
Amacım, çocukların öz güvenleri yıkılmadan müdahale etmek. Evet, ‘öğretmenler de hata yapabilir; kendinizi kapatmayın,’ anlayışını göstermeye çalıştım. Öğretmen hatasında suçlunun tamamen kendisi olmadığını, öğretmenlerin de hata yapabileceğini anlatmaya çalıştım.
Öğretmenlerle ilgili talihsiz bir olay olmuşsa 40’ına kadar bunu yüreklerinde taşımamaları gerektiğini, lise sıralarında, en azından birikmiş bu duyguları konuşarak, bizim hatamız ne, öğretmenin hatası nedir, veya nasıl davranmalıydık, nasıl davranılmalıydı, gibi sorular ile gönüllerine dokunuyorum. (Çok etkili ve verimli bir yol izliyorsunuz. Özellikle bir felsefe öğretmeni için uygun ve etkili, işlevsel bir yöntem.)
Öğretmenlik felsefem, “bir cana dokunmak” sözü oldu. (Burada benim prof.dr. İrfan Erdoğan ile birlikte yazdığım, ‘Öğretmen Olmak, Bir Can’a Dokunmak’ isimli kitaba gönderme yapmış.) Geçenlerde öğrencim bir yazı yazmış, sonuna "siz benim yüreğime dokundunuz,” demiş.
Öğretmenliğimin ikinci yılında sayenizde yüreklere dokunabiliyorum.
***
Öğretmenlik çok kutsal bir meslek. Bana yazan felsefe öğretmenini tanıdığım için mutluyum. İyi ki bana yazdı ve deneyimini paylaştı. Umarım siz de bu mektubu okumaktan memnun oldunuz ve yararlandınız.
Okuduğunuz için teşekkür ederim. Selamlar, saygılar.
Doğan Cüceloğlu