Annenin yeni doğan bebeği ile uyuması tarihin her döneminde ve her kültürde var olmasına rağmen

Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!

Buna göre anne ile çocuğun birbirine bağlanmasının çocuğa “bağımlılık kazandıracağı” ve “ayrılmanın zor olacağı” öngörülüyordu.
Bu yüzden anneyi ‘iş gücü’ olarak gören sanayi toplumlarında anne ile bebeğin ayrı yatmasıyla ilgili bilgiler bilimsel temelleri araştırılmadan hızla yaygınlaştı. Annenin daha çabuk iş hayatına dönebilmesini sağlayan bu görüş, bağlanmadan ayrılmayı öngörüyordu. Bebekle tensel temas, yakın iletişim, altı aydan fazla emzirme bağlanmayı artıracağı için sakıncalı görülüyordu.
Anneyle yakın temasın bağımlılık ilişkisi oluşturacağına dair düşüncelere bir de Amerika’da anne yatağında ölen bebeklerle ilgili yapılan açıklamalar eklenince, birçok anne bebeği ile yatmaktan kaçınır oldu. 
Bir de “Davranışçı Ekol” veya “Freud Psikolojisi” görüşleri çerçevesinde şekillenen düşüncelere dayanılarak; erkek bebeğin anne ile yatmasının onun kimlik gelişimine engel olabileceği iddia edildi. 
Hâlbuki yeni doğan bir bebeğin anneden ayrı tutulmasının hem anne hem de bebek fıtratına aykırı olduğu, annelerle yapılan röportajlarda da açıkça görülüyordu. Bununla birlikte bebeklerin hastalık dönemlerinde veya travmatik olaylarda anne ile yatma isteği düşünülürse masum bir bebeğin anne yanında yatmasının onun kimlik gelişimine engel olacağı iddiasının insan fıtratıyla çeliştiği görülür. 
Ayrıca bebeklerinden ayrı yatan annelerin birçoğu bebeklerini özlediklerini, onların ayrı odada yatmasından kaygı duyduklarını gizlemiyorlar. Bebeğinden ayrı yatan annelerin pek çoğu gece farklı zamanlarda kalkıp bebeklerinin nefes alış verişlerini kontrol etme ihtiyacı duyduklarını ifade ediyorlar. 
Anne ile bebeğin “bağlanmadan ayrılması”nı öngören bu tezin “anne-çocuk uyku davranışları” konusunda yapılan bilimsel çalışmalarla da geçerliliği olmadığı ortaya çıktı aslında. 
Yapılan araştırmalar, annelerin bebekleriyle yatma konusundaki fıtri yönelişlerinin yanlış bir davranış olmadığını da ortaya çıkardı. 
Mesela; Notre Dame Üniversitesi Anne-Bebek Uyku Davranışları Laboratuvarı’nda yapılan çalışmalar çocuğun anneyle yatmasının hem fizyolojik hem de psikolojik açıdan çocuğa fayda sağladığını, bu yakınlığa annenin de ihtiyacının olduğunu gösterdi.
İsviçre’de yapılan iki ayrı araştırmada ise bebeği ile birlikte uyuyan annelerin oksitosin (emzirme esnasında salgılanan hormon) düzeylerinde artış gözlemlendi. Bu da rahmin kasılıp eski hâlini almasına ve gelen süt miktarının artmasına neden oluyordu. Bebeğinden ayrı uyuyan annelerde sütten kesilmelere rastlanırken bebeğiyle uyuyan annelerde anne sütü artıyordu. Anne göğsünde yatan bebeklerin, annenin kalp ritminden aldığı tesirle daha düzenli nefes aldığı, oksijeni daha verimli kullandığı da elde edilen sonuçlar arasındaydı. 
Özetle; günümüz çocuklarının en temel probleminin “anne çocuk bağlanması” ve buna bağlı ‘güven duygusu yetersizliği’ olduğu düşünülürse, bu araştırma sonuçları daha da önem kazanır.
Bebeklerin fıtri emme sürecinde (iki yıl) anne yatağında yatması bağımlılık değil güven duygusu oluşturur.
 Güvenli Bağlanma kitabından alıntıdır

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

YKS KİTAPLARI Nazilli Haber