Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
Düşüncelerime yön veren yüce bir Türk filozof... Bir dahi, yazar, eleştirmen, sosyolog, çevirmen, ODTÜ öğretim üyesi…
7 dili anadili gibi bilirdi. Muhteşem bir Türkçesi vardı.
ÖDTÜ Sosyoloji bölümünden mezun olduktan sonra aynı üniversitede öğretim üyesi olarak dersler vermeye başladı. Fransız, Alman, İtalyan ve Rus öğrencilerinden sorularını kendi dillerinde sormalarını ister ve o dillerde cevap verirdi.
Sosyoloji, Felsefe, Sinema, Tarih, Müzik ve Matematik alanlarında olağanüstü bir bilgi birikimi ve anlatım gücüne sahipti.
Sinema üzerine yaptığı eleştiriler halen Avrupa Üniversitelerinde ders olarak okutulmakta.
Deleuze, Hegel, Spinoza’dan çeviriler yaptı.
Spinoza’yı o kadar çok okudum ki ondan sonunda beni de Spinozacı etti.
Saçı başı dağınıktı. Yakın dostları uyarmasa günlerce duş almazdı. Kıyafet alırken beden numarasına bakmazdı. Aynı kazağı yıllarca giydi. Pantolonu kendine daima bol gelirdi. Sokaklarda yatan şarapçılardan hiç farkı yoktu. Bu dünyaya ait hiçbir şeye önem vermedi.
Gözlüğünün bir camı düştüğünde ‘’Yahu Ulus gözlüğünün camı düşmüş değiştirsene’’ diyenlere ‘’O benim sağlam gözüm zaten niye değiştireyim ki’’ dedi ve yıllarca tek camlı gözlükle yaşadı.
Derslerini ciddiyetle dinleyen öğrencilerin dikkati, Ulus hoca gözünü kırık yerden ovuşturunca bozulurdu. Sonra gözlüğü düştü ve ortadan kırıldı. Yenisini almadı selobantla tutturdu. Yamuk gözlükle yaşadı bir süre.
Sinüziti vardı. Yağmurlu havaları sevmezdi. İki kedisi vardı. İkisinin ismini de ‘’Spinoza’’koymuştu.
Sakin ve mütevazıydi. Yemeği biri hatırlatırsa yer, kahveyi elinden düşürmezdi.Sürekli votka ve samsun216 içerdi.1 ders boyunca bir paket sigara bitirdiği olurdu. Kahvaltısı biraydı.
Fakat bu adam konuşmaya başladıktan sonra profesörlerde dahil herkes susardı. Psikanalizin teorik, mantıksal, epistemolojik açmazlarını onun kadar başarılı hiç kimse betimleyemedi.
10 yıldır Youtube’da ki seminerlerini izlerim. Felsefeye azıcık merakınız varsa her şeyi bırakıp izleyin. Sizi alıp uzun bir süre geri gelemeyeceğiniz bir yere götürecek.
Pantolon kemeri yerine ip bağlardı ama ODTÜ kütüphanesinin kokusu üzerine sinmişti resmen. Okunması gereken her şeyi okumuştu. Ulus Baker’i bu ülkeden çıkarırsan Sosyoloji ve Felsefe çöker.
Bandista isimli müzik grubu adına şarkı yaptı; ‘’Her Şeyin Şarkısı’’…
Annesi Kıbrıslı şair Pembe Marmara’yı kanserden kaybetti. Ruh bilimci babası Sedat Baker evli sevgilisinin kocası tarafından bir otel lokantasında öldürüldü.
Ulus çocukken Kıbrıs’ta savaş vardı. Evleri tarandı. Babası rehin alındı.
Bütün bu bunalımlardan mıdır bilinmez, elinden kadehi asla düşürmedi. 2007 Temmuzunun bulutlu bir sabahında 47 yaşında toprağa kavuştu. Dahi bedeni alkole daha fazla dayanamamıştı.
Kıbrıs Lefkoşa’da mezarı var gidin bir bakın mezarına. Kendisi gibi sade bir mezarın üstünde votka şişeleri, şiirler, samsun216 paketleri, albüm kapakları, kitaplar, penalar daha neler neler…
Giderken bir isteği vardı ; ‘’ Hüzün geriye kalandır biraz Blues dinleyin benim için’’ dedi… Dinliyorum…
Hangi dinin cennetindeysen selam olsun Ulus hocam. Seni unutturmayacağım…
Siyaset denen illetle kirlenmiş ülkemde bu adamlar unutulurken beyni bok çuvalından farksız dalkavuklar saatlerce ekranları, meydanları ve zihnimizi kirletiyor.
Eğer dostlar isterse Ulus Baker hakkında çok daha değerli bilgileri paylaşmaya devam edeceğim. Saygılarımla...
Bekir Yıldız
Çok duygulandım, çok değerli.