Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
Waldorf eğitimi ilk kez 1919'da bir sigara fabrikası çalışanlarının (Waldorf Astoria Sigara şirketi) çocuklarına hitap etmek için Almanya'da ilk okulun açılmasıyla başladı. Rudolf Steiner'in felsefesinden ilham almıştır.
Steiner çocukların bir şeyleri en çok, hayal güçlerini kullanmaya teşvik edildiklerinde öğrendiklerine inanarak, eğitimin her çocuğun fiziksel, davranışsal, duygusal, bilişsel, sosyal ve ruhsal yönünü dikkate alması gerektiğini ileri sürüyor.
Steiner okullarının gerçek etkileri üzerine yapılan araştırmalar, çalışmaların küçük ölçekli olması ve verilerin genelleştirilememesi nedeniyle tam olarak sonuca ulaştırılamadı. Bu okullar aynı zamanda daha zayıf öğrencilere odaklanıp daha yetenekli çocukların ihtiyaçlarını göz ardı ettikleri gerekçesiyle eleştirildi. Bununla birlikte, 21. Yüzyılda Alternatif Eğitim kitabı Waldorf okullarının gerçekten de çocukların bütüncül eğitimine katkıda bulunduğunu ortaya koyuyor. Diğer araştırmalar da, Waldorf okullarına devam eden çocukların, devlet okullarındaki çocuklara göre yeni şeyler öğrenmeye daha hevesli olduklarını, okulda daha fazla eğlendiklerini ve geleceğe dair daha olumlu bir bakış açılarının olduğunu gösteriyor.
Yakın tarihlerde Almanya’da yapılan bir araştırmada, Waldorf okullarına devam eden çocukların baş ağrısı, mide ağrıları ya da uykusuzluk gibi rahatsızlıklardan daha az şikâyetçi olduğu bulundu. Waldorf, Montessori ve geleneksel okullardaki öğrencilerin çizimlerinin karşılaştırıldığı başka bir araştırmada, Waldorf eğitimi alan çocukların daha tertipli oldukları, daha geniş bir hayal gücünü yansıtan ayrıntılı çizimler yaptıkları ortaya kondu.
Waldorf eğitim sisteminin bazı temel ilkeleri bulunuyor. Aşağıda, her ailenin benimseyebileceği 6 temel Waldorf ilkesi bulunuyor:
1 | Çocukluk bir yarış değildir.
Steiner, “Öğretmenlere, öğretmenliğin ne olduğunu anlatan bir kitap nerede var? Bu kitap, çocukların kendisidir. Öğretmenliği, karşımızda açık duran ve çocukların kendisinden oluşan kitap dışında başka bir kitaptan öğrenmeye kalkmamalıyız” diyor.
Çocuklar ne aynı şekilde ne de aynı ritimde gelişir. Waldorf eğitimi bize her çocuğun birey olarak ihtiyaçlarını ayrı ayrı dikkate almamızı ve çocuklarımızdan olmadıkları gibi davranmalarını beklememizi anlatıyor.
2 | Bir hikâye anlatıcısı olun
Einstein’ın, “Çocuklarınızın zeki olmasını istiyorsanız onlara masal anlatın. Daha da zeki olmasını istiyorsanız daha çok masal anlatın” dediği söylenir. Waldorf eğitimi de bu bakış açısını benimsiyor.
Hikâyeler çocukların bağlantı kurmasını kolaylaştırır, onlara yeni kelimeler öğretir, daha önce görmedikleri yerlere götürür. Waldorf eğitimi, hikâye okumaktansa anlatmanın daha önemli olduğunu vurguluyor. Hikâye anlatma çocukların hayal gücünü geliştirir.
Hikâye uydurmak zor olabilir ama zamanla kolaylaşır. Kendi çocukluğunuzdan hatırladığınız basit hikâyeleri de anlatabilirsiniz. Hikâyeyi anlatmadan üzerinden geçerseniz, hikâye anlattığınızda hem siz hem de çocuğunuz daha çok keyif alabilir. Küçük çocuklar aynı hikâyeyi defalarca dinlemeyi severler, bu yüzden aynı hikâyeyi bir süre tekrarlarsanız mutlu olacaklardır.
3 | Doğayla her gün bir ilişkiniz olsun
Çocuklar fiziksel etkinliklerle gelişir. Dışarıda oyun oynamak onların yaratıcılığını da güçlendirir. Doğayla bağ kurmak, çocuklarımıza çevrelerindeki dünyaya karşı algılarının daha açık olmasını öğretmek demektir. Aynı zamanda onlara acele etmeden çiçekleri koklamayı, çevrelerindeki farklı şeyleri ve insanları keşfetmeyi öğretmek anlamına gelir. Doğanın çocuklar üzerinde yatıştırıcı bir etkisi de vardır.
Çiçek koklamak, çiçek toplamak, çakıl taşı toplamak, böcek fotoğrafları çekmek, yaprak toplamak, doğadaki nesnelerin resmini çizmek, sopalarla oynamak, kale inşa etmek ve define oyunları, doğayla bağ kurmak için birer fırsattır.
4 | Çocuklarınıza oyun oynamayı öğretin
Waldorf eğitimi, oyuncak ne kadar basitse yaratıcılığı o kadar güçlüdür ilkesine dayanır. Steiner, oyuncakların çok doğal olması ve çocuklara duyusal deneyimler yaşatması gerektiğinin altını çizmiştir. Steiner, basit ve açık uçlu oyuncakların çocukların yaratıcılığını canlandırdığına, çünkü o zaman ortaya başka nesneler çıkarabilmek için hayal güçlerini kullanabileceklerine inanıyordu.
Waldorf eğitimi, çam kozalakları, deniz kabukları, mısır koçanları, ipler, bez parçaları ve mendiller, sopa ve dallar, ahşap bloklar, taşlar ve mukavva parçaları gibi, herkesin ulaşabileceği basit ve çevre dostu oyuncakları destekler.
5 | Rutinleriniz olsun
Waldorf eğitiminde her sabah bir “çember zamanıyla” başlar. Çember zaman, çocukların, örneğin mevsimler gibi belli temalar üzerine bir şarkı ya da tekerleme söyledikleri, hareket egzersizleri yaptıkları ya da parmak oyunları oynadıkları özel bir zaman dilimidir.
Rutinlerin pek çok faydası vardır. İçlerinden birisi aynı zamanda Waldorf eğitmeni de olan,“Sadeliğe Dayanan Ebeveynlik” kitabının yazarları, ritüel ve rutinlerin çocuklara güven hissi verdiğini söylüyor. Yazarlar, rutinler geliştirmenin ebeveynliği sadeleştireceğini ve daha keyifli bir deneyime dönüştüreceğine inanıyor.
6 | Sanata yer ayırın
Sanat, Waldorf eğitiminin önemli bir parçasıdır.
Sanata yer ayırmak demek, çocuklarımıza, yaratıcı oyunlar oynayabilecekleri yapılandırılmamış anlar sunmak demektir. Bu anlarda çocuklarımız yaratıcılıklarını geliştirirler.
Steiner, bir çocuğun oyuncakları ne kadar az ve ne kadar sadeyse yaratıcılığının da o kadar gelişeceğine inanır. Aynı zamanda, oyuncakların ortada dağınık durmayıp sepetlerde ya da raflarda durduğu düzenlenmiş alanların çocukların gelişiminde önemli bir rol oynadığını düşünür. Montessori okullarında da düzenlenmiş alanlara önem verilir.
aynak: https://www.parent.co/6-waldorf-inspired-principles-every-family-should-adopt/
TAGaile