Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
Biliyoruz işiniz gücünüz var, çocuklarınıza ayıracak zamanınız yok. Ve biliyoruz ki çocuklarınız için her türlü fedakârlığı yapıyorsunuz; yediriyor, içiriyor, giydiriyorsunuz. Ne isterse karşılıksız sunuyorsunuz. Ancak ve maalesef böylece duygusuz çocuklar yetiştiriyoruz. Duygu da bilgi gibi öğrenilir. Acımayı, sevinmeyi, merhameti, vefayı, yardımlaşmayı, bağlılığı, aile sıcaklığını, fedakârlığı, saygıyı... öğrenemeden yetişiyor çocuklarımız. Kendileri için yaptığınız fedakârlıkları bilmiyor. Tek bildikleri kendilerine hizmet etmek ve hizmet ettirmek… Bu onların suçu değil, bu duyguları kendilerine öğretmeyen, öğretemeyen anne-babanın, biz büyüklerin suçudur. Tek öğrettiğimiz, konforumuzu bozmamaları için eğlenmelerini sağlamak, her talebini karşılıksız karşılamak. Bu da bütün varlığın kendileri için var olduğunu, kendini merkezde kabul eden, bencil nesillerin ortaya çıkmasına yol açıyor. Eğer böyle devam edersek daha büyük sorunlarla karşılaşacağız. Şimdilik öğretmenlerini dövüyor hatta katlediyorlar. Eğer böyle devam edersek, bir zaman sonra bu bıçaklar, bu silahlar, bu şiddet anne-babaya da dönecek. O zaman ağlamanın sızlamanın, feryad ü figan etmenin bir faydası olmayacak tabii... O yüzden bir eğitimci olarak asıl ödevin anne-babanın olduğunu unutmamalıyız. Peki, ne yapmanız gerekiyor? Çok basit: Lütfen sosyal medyada, TV karşısında harcadığınız zamanın onda biri kadarını çocuklarınıza ayırın. Onlara sürekli akıl vermek yerine onları dinleyin, dinleyin, dinleyin! Çünkü onların da bir dünyası var, tanımaya çalışın. Hayal ettiğiniz çocuğu değil, yanınızda olan, nefes alan, gözünüze bakan çocuğunuzu sevin, okşayın, öpün. Bunun için herhangi bir nedene gerek yok, nedensiz sevin onları, nedensiz öpün, nedensiz sarılın çocuklarınıza ki sevgiyi hissetsin, yürekleriniz arasında bağ olsun. Bu bağ koparsa artık bağsız başsız bir çocuğumuz olacaktır. Okuldan çıktığında ayaklarını sürüyerek değil koşarak gelsin size... Varsın Maveraünnehir'in hangi denize döküldüğünü, x'in karesini, endoplazmik retikulumun işlevini bilmesin. (Hem siz sanki bunları çok mu biliyorsunuz yani!) Ama vefayı, fedakârlığı, dostluğu, merhameti, bağlılığı, saygıyı, sevgiyi... bilsin. Bilsin ki insan olduğunu hatırlasın. Bu çocuklar bizim, onlarla yaşayacağız bu toplumda; Onlar ne kadar güzel insanlar olursa toplum da güzel olacak, mutluluk bulunmaz meta olmayacaktır.
// Anne-babaya güvenmeyen, onların sevgisini hissetmeyen çocuk bütün risklere açık hale gelir. Şikayet etmek, sızlanmak yerine bir an önce çocuklarımızın nasıl olmasını istiyorsak bizler öyle olalım.
// Çocuklarımız bu dünyaya tertemiz geldiler, onları biz bu hale getirdik. Sorun çocuklarda değil biz büyüklerde. Bunu fark ettiğimizde her şey daha güzel olacak. Biz eğitimciler elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz, ama lütfen şunu unutmayın: Eğitim tek taraflı yürütülen bir eylem değildir, siz de ödevinizi düzgün yapın! Bizimle sürece dâhil olun ama bize eğitimcilik dersi vermeyin, yönergeler yağdırmayın, insan sipariiş etmeyin, kısaca işimize burnunuzu sokmayın. Sorunları paylaşın, görüşelim, birlikte çözelim.
( Şükrü Oflu )
*Hayat yolculuğumda bana kıymeti biçilemeyecek emekler veren öğretmenlerimin ve bütün meslektaşlarımın Öğretmenler Günü'nü en içten duygularla kutlarım.
Alıntı: Şükrü Oflu