Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
Artık 20 Köy Enstitüsü’nde toplam 12 bin öğrenci vardı ve hızla yenileri geliyordu. İlk 103 mezun Türkiye’nin en büyük eğitim hamlesinin ilk meyveleri olarak Yüksek Köy Enstitüsü’ne gönderildiler.
Enstitüler, bütün ülkeye köy öğretmeni yetiştirmeye başlamıştı. Ancak yetiştirilen köy öğretmenlerini eğitecek öğretmen bulunamaz olmuştu. Bunun üzerine Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü açıldı.
Sadece köylü çocuklarının gideceği okul Türkiye’nin ilk “köy üniversitesi” olacaktı.
Köy Enstitüleri’ni bitiren öğrencilerin en iyileri, merkezi bir sınavla seçilmiş ve Hasanoğlan’a çağrılmıştı.
1943 yılıydı. Üniversite, köylüye gerçek anlamda milletin efendisi olma kapısını açacaktı. Köy çocukları, üniversitelerini de kendileri inşa ettiler.
5 yıllık enstitüyü bitirip öğretmenliğe hak kazanan öğrenciler, sınavı kazanırlarsa, enstitülere öğretmen olmak üzere eğitim görüyordu.
Yüksek enstitüyü bitirebilmek için akademik bir araştırma yapmaları gerekiyordu. Tez niteliğindeki araştırmalar, çocuk bakımı üzerine inceleme, türkülerin derlenmesi, Türkiye’de yetişen otların haritası gibi konulardı.
Öğrenciler, Hasanoğlan’da kendi kurdukları bir matbaada Köy Enstitüleri adıyla yılda 4 defa yayımlanan dergi çıkarmaya başlamıştı.
8 sayı yayımlanabilen dergi, Fakir Baykurt, Talip Apaydın, Mehmet Başaran ve Mahmut Makal’ın ilk eserlerini sergiledikleri yer olacaktı.
Ancak Hasanoğlan asıl şöhretini sanat eğitimiyle yaptı.
Güzel Sanatlar içinde resim, müzik, heykeltıraşlık, tiyatro eğitimi veriliyordu. Her öğrenci bir müzik aletini çalmayı öğrenmek zorundaydı.
Sanat derslerine Ankara Konservatuarı’nın en iyi hocaları geliyordu.
Batı edebiyatı derslerini Sabahattin Eyüboğlu, müzik derslerini Aydın Gün, Veysel Arseven ve Ruhi Su veriyordu.
Enstitülüler, Ankara’ya gidip İsmet İnönü ile birlikte İdil Biret, Suna Kan gibi harika çocukların klasik müzik konserlerini dinliyorlardı.