Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
Eğitimden gelen bir akademisyen olarak şunu diyebilirim ki, maalesef biz bazı şeyleri özellikle eğitim-öğretim gibi can alıcı meselelerde çok aceleci kararlar alarak uygulamaya koyuyoruz. Peki, bu konuda yeterince bilimsel ön hazırlık (çalıştaylar, paneller, sempozyumlar vb.) yapıldı mı? Dünyanın gelişmiş ülkelerinde ne tür bir uygulama var? Onlar araştırtıldı mı? Ben kesinlikle olmaz demiyorum, ancak bu meselenin çok yönlü bir şekilde ele alınmadığını iddia ediyorum.
Diğer taraftan öğretmenlikte kariyer basamakları ile böyle bir şeye karar verildikten sonra bir öğretmenin uzmanlığını neye göre belirleyeceğiz? Sorusunun biraz ıskalandığı kanısındayım. Zira bu unvan şu an ki duruma göre ya sınavla olacak ya da tezli-tezsiz fark etmez, yüksek lisans mezunu olanlar sınava girmeden bu unvanı alacaklar. Bana göre bu konuda açıkta kalan bazı yerler söz konusu. Bir şeyin uzmanı olmak deyince biz aslında neyi anlıyoruz? Mesela, Tıpta uzmanlık dediğimizde hepimiz biliriz ki, Tıp fakültesini bitirenlerin kendi aralarında yarıştıkları ve sonucunda sınava girerek başarılı oldukları bir alanda spesifik olarak yoğunlaşarak o bilim dalının gereklerini yerine getirmeyi anlarız. Ya da başka mesleklerde de aynı şekilde bir alanın konularına hâkim olmayı anlarız. Özellikle bu günlerde yoğun bir şekilde sınava video dinleyerek ve ders notları okuyarak hazırlanan öğretmenlerin hangi konuları çalıştıklarını merak ettim ve sınav konularını görünce hayretler içerisinde kaldım. Yaklaşık 600 bin öğretmenin branşı ne olursa olsun aynı konulardan sınava girerek sonucunda başarılı olursa uzman olacağı şeklinde hazırlanan bu yöntem doğru değil. Çünkü onlarca farklı branştan öğretmeni aynı sınava alıp aynı soruları sormak ne derece makul bir durum? Mademki bu iş sınavla olacak ve bu kişiler kendi branşlarının uzmanı olacak o zaman onların kendi branşlarından sorularla yarışması daha doğru değil midir? Uzman olacak arkadaşlar bu sınav sonucunda kendi alanının mı, yoksa öğretmenlik meslek bilgisinin mi uzmanı olacaklar? Sınavda sorulması öngörülen konuları başarmanın bu öğretmenlerin kendi branşlarına olan katkısı ne kadar olacak? Bana göre en az %50 civarında her öğretmenin kendi alanıyla ilgili sorulardan sınava girmesi gerekirdi. Yukarıda dediğim gibi Tıp’taki sınavda aynı fakülte mezunları kendi aralarında yarışıyor. Ama bu sınavda farklı farklı birbiriyle hiç alakası olmayan branşların aynı konulardan sınav olması söz konusu. Açıkçası bu durum öğretmenler açısından tam bir işkence hali.
Bu yöntemin doğru olduğunu savunanların şu soruya da cevap vermezi gerekir: Sınava girmeyecek olan tezli-tezsiz yüksek lisans mezunları sizin hazırladığınız sınav konularından hiç haberdar olmadan bu unvanı alacaklar. O zaman da karmaşık bir durum ortaya çıkmayacak mı? Ayrıca tezli ve tezsiz yüksek lisans mezunu olmak gerçekten de aynı şey mi? Bir hoca olarak şunu ifade etmeliyim ki alanında tezli yüksek lisans yapmak bana öğretmenken çok büyük bilgi birikimi ve deneyim kazandırmıştı. Tezli ile tezsizin aynı şeyler olduğunu söyleyenlere katılmıyorum.
Öğretmenler arasında çok büyük tartışmaya neden olan bu uygulamanın çok sağlıklı bir şekilde ön hazırlığı yapılmamış gözüküyor. Hüseyin Çelik’in yapmış olduğu bir hatanın bedeli maalesef günümüze kadar devam etti. Tüm bunlara hiç gerek yoktu. Öğretmenlikte uzmanlığa gerek olup olmadığı iyi tartışılmalıydı. Nihayetinde öğretmen akademisyen değildir. Öğretmen kendi alanına iyi bir şekilde hâkim olup bildiklerini karşı tarafa en iyi şekilde sunabilen kişidir. Ondan makale, kitap, bildiri yazmasını beklememeliyiz. Yaparsa iyi olur, ancak asli işi o değildir. Keşke bu duruma hiç girmeden öğretmenlerimizi alanında yüksek lisans ve doktora yapmaya teşvik ederek onların gelişimine katkı sağlasaydık. Maddi boyutunu da bunu yapanlar için hem maaşlarına hem de ek derslerine yansıtsaydık hiç bu tartışanın içinde olmazdık. Hiç bir öğretmende lisansüstü eğitim yaptığı için özlük hakları iyileşen öğretmen arkadaşına bir şey demezdi. Önü açık olduğu için isteyen kendini geliştirirdi. Netice itibariyle eğitim-öğretim konusunda maalesef yeterince istişare etmeden, kamuoyunda tartışılmadan çok aceleci bir şekilde bazı şeyleri uygulamaya koyuyoruz. Hâlbuki pilot uygulamalarla bir şeyler denense ve dünyanın gelişmiş ülkeleri iyi taransa, eğitim ve bilim adamlarına, konunun uzmanlarına daha çok kulak verilse daha az hata yaparız kanısındayım. İnşallah eğitime yön veren ve liderlik edenler bu tür konulara daha hassas yaklaşırlar.
Mehmet DEMİRTAŞ