Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
Evet, aynen böyle yazıyor Ö. Öğretmen. İnsan gülerken ağlar mı? Bu mektubu okurken bir yerinde gülerken ağladım.
İzniyle sizinle paylaşıyorum.
***
Sevgili Doğan hocam;
ilkokul 1. Sınıf ilk gün. Annem tutttu kolumdan götürdü okula. Sınıfa girdik. Heyecan falan hissetmiyorum annem çalıştığı için kreşlerde büyüdüm. İçeri bi girdik herkes ağlıyor. “Neden ağlıyorlar acaba” diye soruyorum içimden. Annem en önce üç ağlayan oğlanın yanına dördüncü olarak oturtturuyor beni. Arkaya oturalım, diyorum ama tüm anneler çocuklarının yanına oturduğu için yer yok. Mecbur ağlak oğlanların yanına oturuyorum. Çok hayal kuran bir çocuğum. Birden çizgi film gibi canlanıyor gözümde. Bu ağlayan çocukların gözyaşları dolduracak burayı ve ben boğulacağım.
Tabi hemen kendince bir çözüm bulup tırmanıyorum kalorifer borusuna.
Öğretmen ile annem beni orda görünce (ki daha hiç tanışmadım öğretmenim ile) beni sinirli bir şekilde aşağı indiriyorlar. Öğretmenim okulun ilk gününde sormadan annemin yanında yanağıma acıtmadan vuruyor. “Bi daha bunu yapma!! “ Annemde kolumu çimdikliyor “bi dakika durmuyorsun yerinde”diye.
Benim bundan sonra kalbim buz gibi oluyor. Önümüzdeki 4 yıl ne okuyorum ne yazıyorum. Hiç bir sınava girmiyorum, hiç bir ödevi yapmıyorum. Seviyor olmuyor, tekrar dövüyor olmuyor. En sonunda 4. Sınıfta ayrılıp müdür Yardımcısı oluyor onun yerine daha beter bir öğretmen geliyor, ama onda okumaya başlıyorum. Aslında daha önce zaten içimden okuyorum, problemleri çözüyorum ama tepkimi böyle gösteriyorum işte.
Derken bomboş bir durumda okuldan mezun olup ortaokula geçiyorum. Öğretmenler hala benim için kötü. Bir gün matematik öğretmenim “Tahtaya yazdığım problemi çözüp yanıma getirin”diyor. Çözdüm ama götüremiyorum. Çekiniyorum. Baktım herkes götürüyor “Bi göstereyim bakalım” diyor defterimi önüne koyuyorum.
Birden yüzüme bakıyor. Gözümün içine. Ölüyorum korkudan “Ne güzel bi yöntem bu” diyor. Bişey demiyorum, sırama dönüyorum geri. Yanlış anladım gene diyorum. Sonra tahtada problemin çözümünü anlatıyor. “Amaa diyor en güzel ve pratik çözüm Özlem arkadaşınızın olmuş” diyor. Kulaklarım yanıyor. Özlem mi dedi? En güzel mi dedi?? Kalbim patlayacak.
Sonra bi soru daha soruyor. Bu sefer ilk çözüp götürmek için heyecanlanıyorum. “Aferin”diyor. Gözümün içine bakıp. “Beni görüyor mu?” “Gerçekten mi aferin” diyor.
Kalbimi donduran öğretmenimin yerine kalbimin buzunu çözen tek öğretmen. Tüm ortaokul hayatımda ve hatta tüm hayatım boyunca en iyi ve maalesef tek iyi öğretmenim O idi. Tahmin edin ne öğretmeni oldum. Tek tercih yaptım tabiki matematik öğretmenliğini seçtim.
Mezun oldum. 15 yıldır öğretmenim.Bir gün öğretmenler odasından geçerken onu gördüm. Saçları beyazlamış ama aynı şefkatle soru çözüyor. Müdür beyin arkadaşıymış emekli olunca evde oturmak istememiş iki üç saat gelip çocukların sorularını çözeyim demiş. Düşünceye bakın. Hemen elini öptüm tanıdı beni.
Derste duramıyorum bir an önce zil çalsada aşağı insem konuşsam diye. Yıllar sonra İlk sohbette söylediğim cümleye hayret ediyorum. “Öğrencilerimi 68 ülkede yapılan uluslararası matematik sınavına hazırlıyorum ben. Geçen sene biri tüm soruları doğru bildiği için Fransa eğitimi kazandı!”
Küçücük çocuğum sanki; karşımda gene o genç delikanlı hocam. Bana “aferin”desin istiyorum. Koca kadın oldum 15 yıldır öğretmenim iki çocuk annesiyim. Aferin desin diye bekliyorum.
Diyor da. “Aferin gurur duydum seninle!” Ne çok güldüm sonra halime.
İyi ki vardın sen hocam, hep senin gibi gözlerine bakıyorum çocuklarımın. En tembelleri, en yaramazları daha çok seviyorum. Daha çok ilgi gösteriyorum.
***
Gaziantep’te yaptığım konuşmaya geldi ve Ö. öğretmenimle tanıştım. Bana daha önce gönderdiği mektup ÖĞRETMENİM BİR BAKAR MISIN? kitabının 136 sayfasında “halden anlama"nın altında yer alıyor.
Bazı öğretmenlerimiz derin okyanuslar gibi bitmeyen bir güç ve şevk içindeler. Onlara sevgi, saygı ve selamlarımı yolluyorum. İyi ki varlar!
(Doğan Cüceloğlu / 20.12.2018)