Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
Klasik 24 Kasım kutlamalarını herkes bilir. Her yıl 24 Kasım’da öğretmenler hatırlanır. En azından kimileri tarafından yapmacık da olsa hatırlanır. Samimi olunmasa da hatırlanır. Lakin bunun sembolik bir değer ifade etmesinden ziyade anlamını kavrayıp gereğini yapabiliyor muyuz? İşte meselenin özü burada gizlidir diye düşünüyorum. Sadece yılın bir günü mü öğretmenleri hatırlayacak, arayıp soracak, değer vereceğiz. Soruyorum sadece 24 Kasım da mı?
24 Kasım önemlidir, evet oldukça önemlidir. Zira 24 Kasım 1928 günü açılan Millet Mektepleri; çoluk çocuk, yaşlı genç, kadın erkek demeden topyekun bir milletin Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK önderliğinde başlattıkları eğitim hamlesini gösterir nitelikteki yakın tarihimizin en önemli dönüm noktalarından biridir. Manevi anlamda ise bu günün, bu görevi icra eden öğretmenleri onurlandırmak üzere çeşitli etkinliklerle kutlandığını biliyoruz. 24 Kasım’ın bu anlamda, yılda bir kez olsun öğretmenlerin hatırlanması için topluma ve yöneticilere bir fırsat sunduğu aşikar. Öğretmeni hatırlayıp ona saygı göstereceksek bunun günü, elbette yılın bir günü olmamalıdır. Öncelikle bunu kavramak gerekir diye düşünüyorum.
24 Kasım her gündür. En azından öyle olmalı diye düşünüyorum. Çünkü, mesleğin itibarı ve onuru ne yazık ki alınan bazı kararlarla yok edilmiştir. Bilhassa strateji eylem planındaki bazı başlıkların uygulanması mesleğin itibarına gölge düşürmekle kalmayacak, mesleği tamamen bitirecek, toplum nezdinde saygınlığını yitirmesine yol açacaktır. Yetkililer bu durumu bir kez daha gözden geçirmeli ve çok yönlü bir şekilde düşünmelidir. Öğretmen umutsuz ise umut dağıtamaz. Öğretmenin mutsuz olduğu bir ortamda ise başarı sağlanamaz. Mahkeme de adalet ne kadar gerekiyorsa eğitimde de en az o kadar disiplin şarttır. Öğretmeni değerlendirecek kişinin ise en az öğretmen kadar eğitip alıp dirsek çürütüp sonra öğretmeni değerlendirmesi esastır. Tabi kimin kimi neye göre, kime göre değerlendireceği de bir muamma iken öğretmene karşı yapılan saldırıların artması da oldukça manidardır. Öğretmeninin eskisi gibi sınıf içi disiplini sağlayamaması üzerine çok yönlü bir şekilde düşünülmeli ve bu konuda araştırmalar yapılarak okullarda artan disiplin olayları ve öğretmene şiddet konuları acilen gündeme getirilmelidir.
Öğretmenliğin sözleşmeli hale getirilmesi ile yaşanan sorunlar ortadadır. Atanacak kişiye, ya eşini ya işini seç demek ne derece vicdana sığmaktadır, düşünülür. Belirli yerlerde öğretmenin ortalama görev süresi çok düşük (Şırnak’ta ortalama 2 yıl hatta daha da az) olduğu gerçeği masaya bir zorunluluk olarak konsa da, bunun temelinde bazı yerlerde (yani zorunlu hizmet diyebileceğimiz yerlerde) görev yapmanın zorluğu ilk sırada gelmektedir. Elbette, görev yapmanın zorluğu olacaktır. Lakin öğretmeni orada mutlu etmek ve ona destek olmakta yetkili kurumların görevidir.
Doğuda görev yapan eğitimcilerin unutulduğu birçok eğitim-öğretim yılı geride kaldı ve bu umutla başlamış bulunduğumuz nice eğitim-öğretim yılı da bitti, bitiyor... Yıllardır doğuda ihmal edilmiş olan eğitimcilere bir teşvik paketinin sunulması ise adeta yılan hikayesine dönmüş durumda. Aslında sağlanacak bir teşvik ya da teşvikler demeti hem eğitimciler adına hem de doğudaki eğitim istikrarının sağlanabilmesi adına oldukça fayda sağlayacaktır. Bu teşvik paketi öğretmenlerin doğudan tayin istemesini değil bilakis doğuyu tercih etmesinin önünü açacaktır. Hatta sadece doğu için değil Doğu ve Güneydoğu Anadolu dışındaki bazı illerimizde ve ilçelerimizde yer alan okullarımızda öğretmen sirkülasyonu diğer yerlere göre daha hızlı oluyor. Dolayısıyla bu gibi yerlerde eğitimcilerin daha kalıcı, daha uzun süreli görev yapmalarını teşvik edici yönde gerekli tedbirlerin alınması zaruridir.
Öğretmen akademisi açmaya hazırlanıyoruz. Lakin öğretmenin akademik kariyer yapmasına herhangi bir destek sunmadığımız gibi öğrenim haklarına da gerekli desteği vermeyerek de anayasal haklarını kullanmalarına mani oluyoruz.
Öğretmeni, eğitim sisteminin asli unsuru kabul ediyoruz. Lakin asli unsurun itibarına gölge düşürüyoruz.
Her ile üniversite açmakla övünürken bu üniversitelerden mezun olan binlerce kişiye iş bulma konusunda ne kadar ilerleme kaydediyoruz?
Daha yazılacak çok sorun var lakin bunlara ne yer yeter ne de zaman. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki, her 10 öğretmenden 7’si başka bir meslek yapabilecek durumda olsa mesleği bırakacak. İşte bu büyük bir problemdir. Bunun sebeplerini düşünmek lazım. Yine mülakat ise başlı başına sorun olmaya devam edecek. Diyorum ya, herkes öğretmenden beklentilerini sıralıyor, biri de öğretmenlere derdini sorsa...
Mehmet GÜLEÇ
Eğitimci-Yazar