Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
Önceki yazımda dışsal ve içsel motivasyon araştırması incelendi ve öğrencilerin kendilerini motive etmelerine yardımcı olmak için kritik olarak tanımlanan dört nitelik tanımlandı: özerklik, yetkinlik, ilişki ve alaka düzeyi.
Peki, bu dört niteliğin her birini güçlendirmek için hangi sınıf stratejilerini kullanabiliriz?
Özerklik
Öğrencinin özerkliğini desteklemek için ona seçim özgürlüğü sağlamak temel stratejilerden biridir. Eğitimciler genellikle seçim fikrine, organizasyonla ve prosedürle ilgili seçim yapmak gözüyle bakarlar. Organizasyonla ilgili seçim, örneğin öğrencilerin oturma yerleriyle ya da küçük öğrenme gruplarının üyeleriyle ilgili seçim hakkına sahip olmaları anlamına gelebilir. Prosedürle ilgili seçim ise bir ödev listesinden seçim yapmayı ya da bir final projesinin hangi formatta olacağını – kitap, poster ya da oyun vs. – belirlemeyi içerebilir.
Ancak bazı araştırmacılar üçüncü bir seçeneğin yani bilişsel seçimin, uzun ömürlü öğrenci özerkliğini sağlamak için daha etkili bir yol olduğuna inanıyor. Bilişsel destek neyi içerir?
Öğretmen tarafından önerilen ve/veya öğrenci tarafından belirlenen sorunlara, küçük grupların çözümler ürettiği problem-tabanlı öğrenme: Okul yemek saatlerini daha verimli bir şekilde organize etmenin yolları nelerdir, Mars’ta bir insan kolonisi olması için ne yapmalı, yaşadığımız mahallede daha sağlıklı yemek seçeneklerine sahip olmanın yolları nelerdir gibi.
Öğrencilerin, sınıfta görülen dersle bağlantılı ödev konularını kendilerinin üretmesi.
Öğrencilerin, aynı ya da benzer bir problemi çözmenin arkasındaki farklı düşünme süreçlerini herkesin önünde paylaşması.
Öğretmenlerin Harvard Üniversitesi’nde geliştirilen ve basit bir formülden oluşan “düşünme rutinlerini” kullanması: “Burada neler oluyor?” ve bir öğrenci buna cevap verdikten sonra “Bunu söylemeni sağlayan şey nedir?” ile devam etmek.
Yeterlilik
John Hattie‘ye göre iyi yapılan geribildirim, öğrenci başarısı üzerindeki 150 etki arasında onuncu sırada yer alıyor.
Carol Dweck, zekayı övmenin insanları “yeni deha durumlarını” riske atma konusunda isteksiz yaptığını söylüyor. Oysa çabayı övmek öncelikle çok çalışarak öğrendiğimiz fikrini teşvik ediyor: “John, bu yazı için bir tane yerine iki taslak birden yazman ve ayrıca yazını arkadaşlarının gözden geçirmesini sağlaman çok etkileyici. Sence ortaya nasıl bir sonuç çıktı ve fazladan çalışmanı sağlayan şey ne oldu?”
Peki, gerekli durumlarda öğrencilere nasıl eleştirel geri bildirimde bulunmak gerekiyor? Bu konuda yapılan geniş bir araştırmaya göre sağlıklı öğrenmenin gerçekleşebilmesi için 3’e 1 ile 5’e 1 arasında bir pozitife negatif geribildirim oranı olması gerekiyor. Öğretmenler, Pixar animasyon stüdyoları tarafından kullanılan şu stratejiyi kullanmayı düşünebilirler:
“Buradaki temel nokta, yargılayıcı bir dil kullanmadan fikirlerin daha da gelişmesini sağlamak. Oyuncak Hikayesi 3 üzerinde çalışan bir animatör, taslak çizimlerini ve fikirlerini yönetmenle paylaşır. Taslağı eleştirmek yerine ya da ‘hayır’ demek yerine yönetmen, başlangıç noktasının üzerine yeni fikirler inşa etmeyi şöyle başarıyor: ‘Woody’nin gözlerini beğendim, peki ya gözlerini biraz sola doğru döndürseydi?’ ‘Ama’ yerine ‘Ve’ ya da ‘peki ya’ gibi kelimeleri kullanmak, öneriler sunmanın bir yoludur ve yaratıcılığın korku olmadan akmasını sağlar.”
“Ve” ve “peki ya” kelimeleri, bir eğitimcinin sözcük dağarcığında kolaylıkla en sık kullanılan kelimelere dönüşebilir.
İlişki kurmak
Saygı duydukları bir öğretmenle kaliteli bir ilişki kurmak, öğrencilerin içsel motivasyon geliştirmelerini sağlamanın temel unsurudur. Öğretmenler ilişkileri güçlendirmek için neler yapabilir?
İşte size dört basit öneri:
1. Öğrencilerinize gerçek bir ilgi gösterin
İlgi alanlarını,umutlarını ve hayallerini öğrenin. Hayatlarında neler olup bittiğini sorun. Diğer bir deyişle, kulaklarınızla rehberlik edin, ağzınızla değil. Ama yine de tek yönlü bir ilişki yaratmayın. Kendinize ait bazı hikayeleri de paylaşın.
2. Dostça davranın.
Gülümseyin, şakalar yapın ve bazen bir öğrencinin omzuna hafif ve onu destekleyen bir şekilde dokunun.
3. Esnek olun ve gözünüzü esas hediye olan öğrenme hedefinden ayırmayın.
Öğrencilerimden biri okul hayatı boyunca bir tane bile kompozisyon yazmamıştı. Öğrencilerin en kötü doğal afetin ne olduğu ile ilgili düşüncelerini yazmalarını beklediğim bir ödevde de bu rekorunu elinde tutmak istiyordu. Hayattaki en büyük iki tutkusunun futbol ve bilgisayar oyunları olduğunu bildiğim için üzerinde çalıştığımız yazma tekniklerini kullandığı sürece neden en sevdiği futbol takımının rakiplerinden daha iyi olduğu hakkında ve çok sevdiği bir bilgisayar oyununu sevme nedenleri hakkında bir yazı yazabileceğini söyledim. Sonunda her iki konu hakkında da birer yazıyla geldi sınıfa.
4. Öğrencilerden ümidinizi kesmeyin.
Olumlu olun – olabildiği kadar fazla – ve “büyüyen zihin” yapısını teşvik edin. (“Büyüyen” zihin yapıları olan insanlar, kapasitenin ve zekanın çaba, mücadele ve hatalarla büyüdüğüne inanır.)
İlgililik
Öğrencilere, öğrendikleri şeylerin yaşamlarıyla nasıl bir bağlantısı olduğunu düşündüklerini sorun. Hatta bu konuda yazı yazdırın. Araştırmacılar, bir dersin ardından öğrencilerden, öğrendikleri şeylerin yaşamlarına nasıl bir katkısı olabileceğine dair düşüncelerinden oluşan bir paragraf yazmalarını istedi. Bir sömestr boyunca bu paragraflardan 1-8 tane yazmak, öğrenmeyle ilgili olumlu kazanımlara neden oldu. Özellikle de daha önce “düşük performans” gösteren öğrenciler için.
Ancak araştırma aynı zamanda, bu tür öğretmen merkezli bir yaklaşımın, düşük becerileri olan bazı öğrenciler için demotive edici olabileceğini de söylüyor. Örneğin matematiği anlama konusunda çok zorlanan ya da matematiği hiç ilginç bulmayan bir öğrenci, bir öğretmenden sürekli matematiğin geleceği için ne kadar önemli olduğunu duyduğunda kendini tehdit altında hissedebilir. Sınıfta kendini derse daha çok vermek yerine daha fazla negatif duygu yaşayabilir. Aynı araştırmacılar şöyle diyor:
“Daha etkili bir yaklaşım, öğrencilerin gördükleri dersin içeriğinin hayatlarıyla ilgisini kendilerinin keşfetmesini ve bu bağlantıyı kendi başlarına kurmalarını teşvik etmek olacaktır. Bu yöntem, öğrencilere hayatlarında en fazla ilgi duydukları konularla ve alanlarla ilişki kurma fırsatı verecektir.”
Kaynak: http://www.edutopia.org/blog/strategies-helping-students-motivate-themselves-larry-ferlazzo