Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
Aylardır öğle arası yemek yemek için gittiğim küçük ama şirin lokantada gözlemlediğim acı bir durumu paylaşmak istedim sizlerle.
Ne zaman o lokantaya gitsem annesi ile orada oturan bizim okuldan bir öğrencimizi görürüm. Masaya oturur oturmaz hemen annesinin çantasındaki telefonu alır ve hemen oyun oynamaya koyulur. Annesi ise sipariş vermek için kalkar. Bir süre sonra siparişleri geldiğinde annesi ilkokul 2.sınıfa giden çocuğuna kendi elleriyle yemek yedirmeye başlar. Çocuk kendisi yiyemez o süreçte. Çünkü iki eliyle telefonu kavradığı için durumu uygun değildir. Annesi tıpkı küçük bebeğini besler gibi kaşığı doldurup ağzına iter. Biraz salata ekler. Her salata alışından sonra çocuk başını yana çevirir. Çünkü annesinin elinde pipetiyle birlikte bir ayran içilmek için beklemektedir. Çocuk gözlerini bir an olsun telefondan ayırmaz. Dakikalarca süren bu tekrarlardan sonra artık son dokunuş yapılır. Anne elindeki peçeteyle, elleri dolu olan sevgili yavrusunun ağzını siler. Ne ilginçtir ki çocuk ne yediğine hiç bakmaz. Gözleri de meşguldür o esnada. Sonra gidip hesabı öder duyarlı anne. Artık kendine bir çay söyleme vakti gelmiştir. Çayını bitirene kadar yine aynı sahne. Annesinin yüzüne bile bakmaz çocuk. Sonrasında lokantadan çıkıp okula doğru yola çıkarlar.
Düşünsenize beyniniz ağzınıza giren yemeğin ne olduğunun bile farkında değil başlangıçta. Sadece tadından ve kokusundan çıkarım yapıyor. Piskolojik açıdan geçtim nörolojik açıdan bile ne kadar da zararlı bir döngü. Birkaç kez müdehale ettiysem de sonuç aynı.
Geçtiğimiz gün çocuğu okulda görünce sordum çıkışta:
-Bugün öğle arası ne yediğini hatırlıyor musun?
- Pilav vardı, gerisini tam olarak hatırlamıyorum ama ayran içtim, dedi. Çok şükür ki onları hatırlayabiliyor.
Ne olursunuz, yapmayın bu kötülüğü onlara. Bırakın aç kalsınlar ama fiziksel ve ruhsal yetilerini yontmayın bu şekilde...
Alıntı: Sezer Ortadağ