Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
Eğitim bilimcilere göre, ilkokul çağındaki ve özellikle daha küçük yaştaki çocuklar, konuşulanları gerçek anlamıyla algılarlar. Onlar sözlerdeki şaka, espri, mecaz vb. ince ve yan anlamları sezinleyemezler. Bu nedenle anne veya babanın çocuğu korkutmak için söyleyebileceği şaka yollu, “Senin annen olmayacağım, gidip dönmeyeceğim” vb. sözleri, çocuk gerçek olarak algılar ve onda ruhsal yaralar bırakabilir.
Aşağıda yazılan ve bir başkasından dinlediğim anıda; çocuğun, babasının bir sözünü ne kadar ciddiye aldığına ve o sözden nasıl etkilendiğine tanık olacaksınız.
***
O gün yaşamımın en zor günüydü.
Babam kahvaltıda,
“Karnende kırık varsa eve gelmeyesin!” demişti. “Kırık” sözcüğünün, “başarısız” anlamına geldiğini önceden öğrenmiştim.
Korku içinde okula gittim.
Törenden sonra karnelerimizi almaya başladık. Korktuğum başıma gelmişti. Karnemde matematik dersinin karşısında “başarısız” yazıyordu.
Kimselere göstermeden karnemi çantama koydum. Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum.
Öğretmenimiz, “İyi tatiller...” diyerek bizleri paydos etti.
Yavaş adımlarla eve doğru yürümeye başladım. Eve gitmek istemiyordum. Ya babam beni eve almazsa!..
Ne yapacağımı şaşırmıştım. Yolda bir taşa oturdum. Artık kendimi tutamadım; hıçkırarak ağlamaya başladım. Bir taraftan da karnemi inceliyordum.
Yoldan geçen tanıdık bir büyüğüm,
“Neden ağlıyorsun, notların çok mu zayıf?” dedi.
“Babam, kırıkla eve gelme, dedi; onun beni eve almamasından korkuyorum.” dedim.
Tanıdık:
“Öylesine söylemiştir; korkma bir şey olmaz, dedi. İstersen seni evine götüreyim.”
“Hayır, ben giderim.” deyip yola koyuldum.
Keşke babam evde olmasa, diye içimden geçirdim. Onların göremeyeceği yerlerden giderek gizlice eve girdim. İçeriden babamın sesleri geliyordu. O evdeydi yani.
Çatı arasına çıkıp saklandım. O içeri almazsa şimdiki gibi gizlice buraya gelip yatabileceğimi, tasarladım.
Uyumuşum. Aşağıdan gelen konuşma sesleriyle uyandım. “Çocuk neden gelmedi?” diye aralarında konuşuyorlardı. Beni aramalarına sevindim.
Hemen aşağı inip yanlarına vardım.
Annem,
“Hoş geldin oğlum, dedi; nerelerdeydin?”
Babam karnemi istedi, notlarıma bakmaya başladı. “Matematik, başarısız" dedi, kalın gür sesiyle. O an nasıl korkup titrediğimi anlatamam. Ya dışarı atarsa…
Annem:
“ Öğretmen, ‘çalışsın’ diye vermiştir; ikinci dönemde çalışır, notunu düzeltir.” dedi.
Karnenin sağında davranış notları var. Temizlik alışkanlığı, beslenme alışkanlığı… Davranış notlarımın hepsi; iyi-pekiyi. İçimden geçiriyorum, babam bir de o tarafa baksa. Nerdee! Babamın gözü matematiğe takılmış, başka bir şey göreceği yok. Cesaretimi toparladım:
“ Ama baba hiç sağ tarafa bakmıyorsun ki…” dedim.
O hiç o taraflı olmadı; karnemi imzalayıp hiçbir şey söylemeden bana geri verdi. Varsın bir şey söylemesin, artık evimdeyim ya...
***
Şimdi ben de bir babayım. Çocukluğumda edindiğim o deneyimden esinlenerek, çocuğumu korkutmamaya; onun ruhsal durumunu bozmamaya özen gösteriyorum.
Notları mı? Onun notları benden iyidir. İsterse de olmasın; yeter ki çocuğum sağlıklı olsun, onun bir tırnağını, milyonlarca pekiyi ile değişmem.
DURSUN BİLGİN