Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
1. Saygılı olmak.
Saygılı olmak demek, her türlü durumda baş eğmek, el öpmek demek değildir. Herkes önce kendine saygı duymalı. Ebeveynler, çocuklara saygı duyarak, onların da kendilerine saygı duymaları gerektiğini öğretebilirler. Kendisine saygı duymayan bir kimsenin, diğerlerine duyduğu saygı içtenlikli değil zoraki olur. Zaten bundan dolayı çocuklarda, elini öptüğü kimselere karşı saygısız davranışlar ile karşılaşabiliyoruz. İçtenlikle saygı duymak, her kişiyi birey olarak görüp onlarla sağlıklı bir iletişim kurmanın ilk ve en önemli adımıdır.
2. Dürüst olmak.
"Çocuklar neden yalan söyler?" sorusu birçok ebeveynin gündemindedir. Yalan söylemek, bir kaçınma eylemidir. Çocuklar yalan söylemeyi doğuştan getirmezler. Korkutulan çocuklarda yalan söylemek alışkanlık haline getirilir. Çocuklar hata yaptıklarında, anne-babaların vereceği tepkiler çok önemlidir. Hata yapmaktan korkmamalı çocuklar, çünkü hata yaparak öğrenilir yaşam. Yürümeyi, konuşmayı, bisiklete binmeyi vs. hep hata yaparak öğrendik. Hata yaptıklarında şiddetli bir tepki ile karşılaşan çocuklar, aynı tepkiler ile karşılaşmamak için alenen yalan söylemeyi öğrenirler. Göz göre göre yalan söyleyerek, anne-babadan gelebilecek olan tepkilerden kaçınmak isterler. Çocuklara yalan söylemeyi öğreten bir diğer neden, anne-babaların tutarsızlıklarıdır. Bazen arkadaş gibi, bazen bir çocuk gibi, bazen de katı bir ebeveyn gibi davranan anne-babaların çocuklarında "yalan söyleme" davranışı sıkça görülmektedir.
3. Özür dilemek.
Şiddetli tartışmalarda mutlaka "özür dilemekten sakınan" bir tavır görülür. Maalesef, "özür dilemek" çoğu insan tarafından "tutarsız olmak" olarak anlaşılmaktadır. Bu da, bireylerin kendi hatalarını görmelerine engel olmaktadır. Halbuki insan, hataya matuf bir varlıktır. Herkes hata yapabilir, eksik bilebilir ve sınırsızca davranabilir mutlaka. Özür dilememenin altında yatan bir diğer neden de "yargılara" sahip olmaktır. Dedikodu ortamında yetiştirilen çocuklar, fazlaca yargılara sahip olurlar. Böylece özür dilemek şöyle dursun, yargıç dahi kesilebilirler. En çok karşılaşılan bir diğer neden de, çocuklara kendilerinin de hata yapabileceklerinin öğretilmemesidir. Sözgelimi başını masaya çarpan bir çocuğun yakınları, hemen masayara vurarak, çocuğa, "hata masanın orda olmasında, masa orda olmasa çarpmazdım" düşüncesini öğretirler. Bu şekilde yetişen bir çocuk, ayan beyan hata yapsa dahi, sorumluluğu kabul etmekten kaçınır ve başkalarını suçlamaya eğilimli olur. Bütün bunlar özür dilemenin önünde duran büyük engellerdendir. Çocukların özür dilemelerini sağlamak için, onlardan ve onların yanında birbirimizden özür dileyerek örnek olmalı ve onları, sorumluluk alabilecek şekilde yetiştirmeliyiz.
4. Hediyeleşmek ve teşekkür etmek.
Güzellikleri, masumiyeti ve samimiyeti ortaya çıkaran büyülü bir sözdür "teşekkür etmek". Çoğu zaman birbirimize yaptığımız güzellikleri görmez, aksine hataları ararız. Böylece kırgınlara ve dargınlıklara kolaylıkla yol açarız. Çocukların öğrenmesi gereken ilk kelimelerden biri de "teşekkür" olmalıdır. Teşekkür ederek ancak saf ve menfaatsiz bir ilişki içerisine girebiliriz. Yanısıra, "ceza-ödül" durumu olmaksızın -hiçbir sebep yokken- çocuklara hediye almak, onlara hediyeleşmenin önemini anlatmak ve onların da küçük hediyelerle sizleri mutlu etmesini sağlamak da sevgi, paylaşmak ve karşılıksız vermek gibi erdemlerin öğrenilmesine vesile olur. Huzurlu bir toplumun temellerini ancak bu şekilde atabilirsiniz.
5. Sevgi.
Tasavvuf öğretisinde "zerreden kürreye sevgi ve hizmet" öğretisi benim çok dikkatimi çekmiştir. Gerçekten de her canlı (ama her insan değil) sevgiyi hakediyor. Zaten bir canlıya, onu sevdiğinizi ve ona değer verdiğinizi hissettirdiğiniz zaman, onun da yumuşamasini ve iyi hissetmesini sağlarsınız. İletişimin büyük bir bölümü duygusal aktarım ile gerçekleşir. Çoğu zaman sözlerin önemi yoktur, hissetirdikleriniz ile iletişirsiniz zaten. Sevgi yerine nefret duymanın temel nedeni nedir sizce?
Çocuklar sempatiktirler. Kendilerine karşı duyulan duyguları hemen anlarlar. Onları seven ve saygı gösteren bir ortamda yetiştikleri zaman, buna paralel duygusal olarak da olgunlaşırlar. Dizi, film ve oyun gibi uyarıcıların, nefret ve düşmanlık dolu olmamasına büyük özen göstermeliyiz.
Aslında temel olarak bunlar yeterdir. Sayılan değerleri içselleştirerek yetişen bir çocuk zaten ideal insan modelini yansıtacaktır. Fakat günümüz şartlarında iyice yaygınlaşan "narsisizme", "alay/linç ve saldırganlığa", "küfür ve hakaretamiz sözlere", "zamanı boşa harcamamaya" özel olarak vurgu yapmamız gerekiyor.
1. Narsisizm, kişinin kendi benini her şeyden öncelemesi ve kendi dışında ne varsa kendisinin hizmetinde kabul etmesi anlamına gelen bir psikopatolojidir. Yaşadığımız çağında giderek narsissistleşen bireyler dünyasına, kendi benini fetişleştirecek bir çocuk bırakmak istemeyen anne-babalara bir tavsiyem var, lütfen kulak veriniz:
Çocuklarınıza "kendi malınız" gibi davranmayın. Zorla yemek yedirmeyin, zorla öpmeyin, zorla el öptürmeyin vb. zoraki davranışların tümünden kaçının. (Böyle deyince kimisi, "zorla ateşten de mi sakınmayalım?" gibi garip tepkiler veriyor. Elbette ani müdahale gerektiren yerler vardır ve bu durumlar hepimize malumdur; söz konusu bile edilmeye gerek yoktur.) Çocuklarınızın saygı duyulacak bir benliği var, bunun için onlarla uzlaşmayı deneyin. Aksi halde, onların da başkalarını "mal" gibi görmelerine neden olursunuz. Yine günümüzde kutsallaştırılan bir "özgüven" mevzuu var ki, düşman başına. Ebeveynler, özgüvenli çocuklar yetiştireceğiz diye gereksiz övgüler ve pohpohlamalar ile çocukları şişirerek, onları hayata hazırladıklarını zannediyorlar. Bu bir yanılsamadır. Dayanaksız bir özgüven yıkıma neden olur. Hiçbir iş başaramayıp "her işi en âlâ ben yaparım" havasına giren çocuklar yetişir bu sekilde ancak. Çocukları takdir edin elbette, fakat gerçekten hak ettiklerinde. Abartmayın tabii. Özgüvenden önce özdisiplini düşünün. Başarılı, mutlu, huzurlu bir çocuk yetiştirmenin en önemli dinamiği özdenetimdir.
2. Henüz yaşadığımız Atakan örneğinde gördüğünüz gibi sosyal medya linci ve saldırganlık, toplumun yapmak için hazırda beklediği iki korkunç durum. Saygı ve sevgi ortamında yetişmeyen, sevgi ve saygı ile okullarda eğitilmeyen, tutarlı gayelerden ve tutarlı gayeleri uğrunda yaşayan tutarlı modellerden yoksun olup, anlık tatmin hissi veren youtuberları model alan, sosyal medyada hıncahınç doluşan kalabalıkların her fırsatta linç etmeleri, kalp kırmaları ve saldırganlıkları normaldir. İzledikleri youtube videolarında ve tv dizilerinde duydukları küfürler, hakaretamiz sözler ve aşağılamalar ile saygı ve sevgiden uzak bireylerin, anne-baba-bacı demeden küfür etmeleri, hassas noktalarının olmaması ve fütursuz davranışları gayet tabiidir. Halbuki model alınacak onlarca biliminsanı, düşünür ve ideal insan var. Beslenecek temiz duygular var. Anne-baba ve eğitmenlere çok iş düşüyor bu noktada.
3. Metroda çocuğuyla birlikte kitap okuyarak yolculuk yapan bir annenin, kendisine sorulan "nasıl telefonla uğraşmak yerine kitap okuyan bir çocuk yetiştirdiniz?" sorusuna karşın verdiği cevap, sosyal medyada çokça paylaşılmıştır. Verdiği cevabı gayet basitti: Ona kitap okuyan bir model oldum. Maalesef, günün büyük bir kısmını telefonda vakit geçirerek harcayan anne-babalar, çocuklarının telefon ile ilişkilerinden şikayet etmektedirler. Bu da yaşadığımız çağın garip bir paradoksu. Teknolojinin sunduğu imkânlar ile çocuklarımız zamanın çoğunu boşa geçirmeyi öğrenmektedirler. Bundan dolayı kitap okuyan bir çocuk ile karşılaşıldığında büyük bir şaşkınlık geçiriliyor. Halbuki çocukların kapasiteleri öğrenmeye gayet elverişlidir. Bu imkanı değerlendirmek yerine, onları yük görüp telefon vb. aletler ile meşgul etmek, onlar ile oyun oynamamak, kitap okuyan, zamanını değerlendiren bir model olmamak, yaşadığımız yıkımın temel nedenidir.
Erdemli çocuklar yetiştirmek her ebeveynin temel kaygısı olmalıdır. Çocuklar, dünyaya bırakabileceğimiz en önemli eserlerdir. Dünyayı ciltler dolusu kitaplar, kayıtlarca konuşmalar ve çeşitli eserler ile değiştiremeyebiliriz, fakat erdemli bir çocuk ile bunu belli oranda başarabiliriz. Tabii ki, bütün bunlar birbiri ile ilişkilidir. Dolayısıyla çocuk yetiştirmek, her eserin kendisine dayandığı en önemli sanattır. Hayal ettiğimiz gelecek, örnek ebeveyn olmak ile yaşanılabilir.
Yazıma başladığım gibi bitirmek istiyorum: Erdemli çocuklar yetiştirmek istiyorsanız, erdemli anne-babalar olun. Nitekim çocuklar nasihat ile değil örnek ile öğrenirler. "Çocuk yetiştirmekte zeitgeist" isimli yazıma mutlaka bakınız.
Psikolog Kadir Özsöz