Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
Mayıs ayı yaklaşıyor. Sendikaların bir yıl boyunca üye mi kaybettikleri yoksa üye sayılarında artış mı yaşadığı iki-üç ay sonra görülecek. Bu yüzden 9 aydan beri piyasada görülmeyen bazı paralı sendikacıların piyasaya çıktığı ve birden üye sorunlarıyla ilgilenmeye başladıklarını görmemek mümkün değil. Adeta siyasetçileri andırıyor bu tablo. Elbette istisnaları var bu durumun. Lakin istisnalar kaideyi bozmaz diyerek söz konusu bu tabloyu incelemenin bir zorunluluk olduğunu düşündüm.
Sendika ne demekti, niçin sendikalara ihtiyaç duyulmuştu? Önce birkaç cümle ile bunu ifade etmem gerekmektedir. Zira hedeften ne kadar sapıldığını ortaya koyabilmek için önce hedefi açıklamak gerektiği malumunuzdur.
Sendikalar, sivil toplum kuruluşları arasında vazgeçilemez bir unsur olarak çalışanlarının hak ve hukukunu korumak adına bir araya gelmiş örgütlü yapılardır. Eğitim iş kolunda 2017 verilerine göre 38 eğitim sendikası bulunmaktadır. Elbette bu durumun ayrıca ele alınması gerekmektedir. Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde, çeşitli eğitim kurumlarında öğretmen, idareci, üniversitede akademisyen ya da idari personel olarak görev yapan binlerce çalışandan oluşan bu örgütlü yapılar ile ilgili son dönemde bir güven sorunu oluşmaya başladığı görülmektedir.
Sendikaların, üyelerinin mali, sosyal ve özlük hakları gibi haklarının iyileştirilmesi, üyelerinin sorunlarını tespit ederek gereken hukuki desteğin verilmesi gibi önemli görevleri vardır. Muhakkak ki farklı görüşlere inanıyor, farklı siyasi partileri destekliyoruz. Ancak herkesin ortak bir amacı olduğu muhakkaktır. Herkes eğitim camiasının birer üyesi olarak bu eğitim ordusunun önemli bir neferidir. Bu sistemden öğretmeni çıkaramayacağımız gibi idari personeli de çıkaramayız. Çünkü hepsi bu güzel ülkemizin daha iyi bir eğitim sistemine kavuşması, gelecek nesillerimizin daha iyi bir eğitim alması uğruna çalışıyor ve bu süreçte de emeğinin ve akıttığı alın terinin hakkını almak istiyor. Herkesin talebi ve beklentisi bu sebeple aynıdır. Daha iyi bir yaşam standartlarında daha adil bir ücret gibi...
Gizli kapaklı köşelerde siyasi parti mensuplarıyla dirsek teması sağlayarak onlara taşeron olan bir sendika, sendika değildir. Olsa olsa hizmet ettiği partinin eğitim teşkilatıdır. Bu da Siyasi Partiler Kanunu’na aykırıdır. Nitekim siyasi partilerin kadın kolları ve gençlik kolları olur. Lakin eğitim kolları diye bir teşkilat bugüne değin duymadık, bilmiyoruz. Ama eğitimin sorunlarıyla ilgilendiğini ve üyelerinin özlük haklarını iyileştirmek için çalıştığını iddia eden birtakım sendikaların belli bir siyasi ideolojinin taşeronu durumunda olduğu apaçık görülmektedir. Ne yazıktır ki bugün siyasetten bağımsız kalabilmeyi başarmış bir sendika bulabilmek oldukça güçtür.
Sorunlarımızı çözmek, haklarımızı savunmak ve yapılan haksızlık karşısında hukuki mücadele verebilmek için tek yasal adres sendikalardır. 4688 Sayılı Kamu Çalışanları Sendikaları Kanunu, kamu çalışanlarına bir hak olarak sunulmuştur. Söz konusu hak ve hukuk arayışımızın kanuni temeli bulunmakta bunun için yalnızca omuz omuza aynı amaç için mücadele vermek gerekmektedir. Sadece kendimizi değil, yarınlarımızı da düşünmek zorundayız. Yarınlara onurlu bir gelecek bırakmak, daha adil bir ücret ve daha insancıl bir yaşam için omuz omuza mücadele vermek zorundayız. Lakin bunun için herhangi bir sendikaya üye olmak yetmez. Siyasetten bağımsız gibi görünen ama siyasilerin ekmeğine yağ süren ya da siyasi partilerin eğitim kolu gibi çalışan tüm sarı sendikalardan uzak durmak gerekmektedir. O yüzden doğru sendika tercihi de bu noktada önem kazanmaktadır. Siyasi tabanlı oluşumlar, çıkış noktaları olan siyasi partiden bağımsız hareket edemez. Bu bilinçle sendika tercihinde bulunmak ve birilerinin elini güçlendiren nicelik unsuru olmamak gerekir. Nitekim bugün ülkemizin siyasetten bağımsız kalabilmeyi başarmış sendikalara ihtiyacının olduğu çok net bir şekilde görülmektedir.
İstanbul’dan Şırnak’a, Balıkesir’den Erzurum’a 10 farklı ilde 300 kişiyle yaptığım mini bir anket dahi bazı gerçekleri gözler önüne sermeye yetti diyebilirim. 250 kişinin öğretmen, 50 kişinin ise akademisyen, idari personel vb. sınıflarda görev yapan eğitim camiası mensubu oldukları gerçeğinden hareketle öncelikle şunu ifade etmeliyim ki, 15 Temmuz hain darbe girişiminden itibaren gerek sivil toplum kuruluşlarına gerekse bunların içerisinde önemli bir paya sahip olan sendikalara güvenin azaldığı görülmektedir. Yine dikkat çeken bir diğer sonuç ise eğitimcilerin, sendikaların hak ve hukuk mücadelesini bir tarafa bırakarak siyasete taşeron olduğu ve seçim dönemlerinde parti listelerine girebilmenin mücadelesinin verildiği ortamlara dönüştüğü yönündeki izlenim, sendikalar için ciddi güven sorunlarının olduğunu göstermektedir.
Sendikalar Siyasallaştı
Ankete katılanların % 88’i sendikaların siyasallaştığını düşünüyor. Adeta sendikaların siyasi partilerin görüşlerinin savunucusu gibi göründüğü belirtilmiştir. Bu durum başta öğretmenler olmak üzere tüm eğitim çalışanları tarafından sendikaların samimi bulunmaması ile neticelenmektedir. Ayrıca sendika yöneticilerinin sendikaları kendi amaçları dışında kullanmaları da öğretmenlerde ciddi bir tepkiye yol açtığı görülmektedir. Öyle ki ankete katılanların % 64’ünün sendikaların amaçları dışında çalıştıkları konusunda ciddi endişesi olduğu görülmüştür. Ayrıca anketimize göre iki örneklemi karşılaştırarak şu sonuca da ulaşmış bulunmaktayız. Öğretmenlerin sendika tercihinde bulunurken şahsi siyasi görüşlerinin de önemli bir etken olduğu görülmektedir. Bu durum yaptığımız ankete göre, öğretmenlerin sendikalara bakış açısının siyasi olduğu yönündedir. Sonuç olarak eğitim sendikalarının siyasi partilere göre yapılandığı gerçeği bir kez daha gözler önüne serilmektedir.
Sendikasından Memnun Olmayan Büyük Bir Kesim Var
Anketimize göre, her 10 eğitim çalışanından 4’ü üyesi bulunduğu sendikadan memnun değil. Her 10 eğitim çalışanından 3’ü ise bu konuda kararsız görünmektedir. Bu memnun olmayan büyük bir kitlenin bulunduğu gerçeğini ortaya koymaktadır. Bilhassa memnun olmamakla ilgili sebepleri şu şekilde ifade etmek mümkün; üyelerin genellikle sendikaların eğitimin sorunlarına çözüm bulmakta sınıfta kaldığını düşünmesi, sendikaları bu sorunları çözmede yeterli görmedikleri, gereksiz gördükleri, sorunları olduklarında hukuki anlamda yeteri kadar destek alamadıkları, kendi görüşlerini yansıtan sendika bulunmaması gibi sebeplerin ön plana çıktığı görülmektedir. Lakin yine de kendilerine en yakın olan sendikaya üye oldukları görülmektedir.
“Sendikalar Siyasallaştı” Diyoruz. Peki Bunu Yapan Kim?
Sendikaları Siyasi Parti Gibi Görmenin Yanlışları uzun uzadıya ifade edilebilir. Zira önemli sakıncalar doğurduğu da bilinmektedir. Bu durumun yandaş kesim diye tabir edilen torpilliler sınıfını yarattığı gerçeği de muhakkaktır. Lakin bu yanlışa yol açan en önemli faktörün yine bireysel tercihler olduğu da kesindir.
Sendikaların kendi siyasi görüşlerine uyan ya da siyasi partiler tarafından uydu topluluklar olarak kurdurulan ve hatta yönetimleri dahi belirlenen sendikaların ise o partileri iktidara gelmesi için desteklediği ve iktidara geldiğinde ise partiyi desteklemek ve ondan faydalanmak suretiyle adeta parti-sendika kısır döngüsü yaşandığı yapılan bilimsel araştırmalardan anlaşılmaktadır.
Bu noktada şunu ifade etmek gerekir ki, sendikal mücadelenin başarılı olabilmesi ancak siyasetin taşeronu olmadan yapılacak bir mücadele ile mümkündür. Bu sebeple siyasetten bağımsız bir sendikaya destek olmak ve hiçbir zümreye hiçbir ideolojiye bağımlı kalmadan üyelerinin hakları için mücadele verebilecek oluşumları desteklemek bir zorunlukluktur. En azından tüm sendikaları detaylı bir şekilde inceleyip, araştırıp daha sonra üye olmak gerekmektedir. Zira bu üyelik, arkadaş hatrı veya siyasi ideolojiler doğrultusunda olmamalıdır. Zira seçimde partiye oy vermiyoruz. Parti ile sendikanın farklı oluşumlar olduğu gerçeği unutulmamalıdır.
Son olarak unutmayalım ki, gücünü üyesinden almayıp başka yerden alan sendikalar, üyelerine değil güç aldıkları yerlere hizmet ederler.