Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
Son yirmi yıl içinde eğitim alanında yapılanlara ilişkin bir dizi şey söylenebilir. Örneğin öğretmen sayısının artırılması, her ile üniversite açılması, derslik başına düşen öğrenci sayısının azaltılması, okul öncesi eğitimdeki okullaşma oranının artırılması, mesleki eğitim merkezlerini cazip hale getirme çalışmaları…
Yapılan bu hizmetlerin eğitimin/okulun önemini artıracağını beklesek de maalesef son yirmi yıl içinde okulların önemini yitirdiğini düşünüyorum. Okulun önemini kaybetme süreci 15 yıl kadar önce, üniversiteye hazırlanan gençlerin rapor alıp okul yerine dershanelere gitmesiyle başladı. Rapor almadan devamsızlık yaparak dershaneye giden ve devamsızlıktan kalan öğrencilere de birkaç kez af geldi. Böyle olunca devamsızlık daha da arttı. Son sınıf öğrencileri sahte raporlarla okulları boşaltıp işler çığırından çıkınca tüm ülkede geniş bir inceleme başlatıldı. Bu incelemeler caydırıcı olmadı. Öğrenciler yine okul yerine dershaneye gitmeye devam ettiler. Devamsızlıkların affedilmesi, bu sorunun yanlış iliklenen ilk düğmesiydi. Bakanlık tarafından devamsızlığı affedilen öğrencileri okulda tutmanın mümkün olmayacağını göremeyenler ilk hatayı yapmışlardı. Öğrenciler sonraki senelerde de ‘Ne de olsa af çıkar ‘ diye okula gitmemeye başladılar.
Okulu önemsizleştiren etkenlerden biri de Temel Lise uygulamasıydı. Dershanelerin kapatılması/dönüşümünde bir geçiş çözümü olarak ortaya konan Telem Lise uygulaması hem lise hem dershane işlevi görüyordu. Bu liselere kayıt yaptırarak hem liseyi bitirme hem de tüm yıl sınava hazırlama fırsatı olduğunu gören öğrenciler okullarını bırakıp bu liselere geçtiler. Ülkemizin en popüler liselerinde bile öğrencilerin çoğu temel liselere geçiş yaptı. MEB’in okullar da sınavlara hazırlama kursları açılarak bunun önüne geçme çabası yeterli olmadı. Temel liseler kapanana kadar durum böylece devam etti. Süreç geçip gitti, temel liseler kapadı ama okul imajı ağır zarar gördü. Okulsuz da bir eğitim olacağı algısı oluştu.
Bir de okula devamsızlık meselesi var. Eskiden öğretmenler karne günü bile ders işlerdi. Son saat çocuklara karne dağıtılırdı. Öğrenciler, zaman içinde karne haftasında okula gelmemeye başladılar. Sonra bu süre giderek uzadı. Günümüzde öğrenciler okullar kapanmadan iki hafta önce okulu bırakıyor. Son iki hafta ders işlenmiyor. Çocuğunuzu okula göndermek isteseniz de okulda öğrenci olmadığı ve ders işlenmediği için okula gönderemiyorsunuz. Bu durum da okulu önemsizleştiriyor.
Şimdi bir de ara tatiller çıktı. Ara tatillerin olacağı haftalarda da çocuklar okulu asmaya başladılar. Gözlemlerime göre ara tatiller ile yarıyıl tatili öncesi birer hafta, yıl sonunda ise 2 hafta olmak üzere okullarda 5 hafta eğitim öğretim olmuyor. Normalde 180 gün olması gereken eğitim süresi bu haliyle 155 güne düşüyor. Bu süre, tüm öğrenmeleri olumsuz etkileyecek kadar önemli bir zaman dilimi.
Liselerde velinin bilgisi dahilinde okula gitmeyen öğrencilerin devamsızlıklarının veli dilekçesi alınarak mazeretli sayılması da okulu önemsizleştiren bir başka etken. Okula devamsızlık süresini bir hak olarak görülüp sonuna kadar kullananlar var.
Sınıfta kalmamanın olmadığı bir eğitim sistemi yine okulun önemini yitirmesine sebep olan etkenlerden biri. Çalışanla-çalışmayan, başarı olanla olmayanın aynı şekilde sınıfını geçmesi ve okula devam etmesi bu sonucu doğuruyor.
Pandemi sürecinde 2020 yılında sınava girecek öğrencilerin birinci dönem konularından sorumlu olması ve bu yıl deprem felaketi nedeniyle yine birinci dönem konularından sorumlu olunması, çocukların ve öğrenci velilerinin gözünde ikinci dönemde okulları önemsizleştirdi. Bir çok okulda yeni bir konu işlemiyor. Öğrenciler, sınava hazırlanmak için evinde test çözerek sınava hazırlanmayı ve okula gitmemeyi tercih ediyor.
Bir de olayın uzaktan eğitim boyutu var. Online eğitim imkanlarını kullanarak evde eğitim alma imkanı okulu önemsizleştiren en önemli faktörlerden biri ve gelecekte okulu ikinci plana atacak bir durum.
Tüm bu etkenlerin yanında işin bir de psikolojik boyutu var. Okula önem veren, derslerine çalışan iyi okullar kazanıp bitiren çocukların iş bulamadığı, asgari ücretle tezgahtarlık yaptığı, inşaatlarda çalıştığı bir ülkede öğrenciler bu tablodan olumsuz etkileniyor. Okusam ne olacak! Diyorlar.
Gelinen noktada 20-30 yıl öncesine göre okula daha az önem verildiğini söylemek mümkün. Bu gidişatı doğru bulmadığımı belirtmek isterim.
Doğan Ceylan