Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
Yıl 1993, ekim veya kasım aylarıydı. Eş durumundan; Hatay Altınözü'nden, Ordu Çaybaşı'na gittim. O yıllarda Karadeniz Bölgesinde haftanın belli bir günü belli merkezlerde pazar kurulurdu. Vatandaş hem yetiştirdiği ürünleri satar, hemde ihtiyaçlarını karşılardı.
Aslında pazar değil adeta panayırdı. O çevrede yediden yetmişe, kadın erkek; işi olan olmayan herkes pazara giderdi. Sokakların bir tarafından erkekler, diğer tarafından bayanlar yürürdü. Bilmiyorum hala devam ediyor mu? Pazar yerleri bir nevi buluşma, muhabbet etme, hatta yetişen gençler için tanışma mekanlarıydı.
O yıllarda bölgesinde pazar kurulan okullar tatil edilir, öğretmenler de pazara giderlerdi. Böyle bir gelenek, teamül vardı. Gürcek mahallesinde tek öğretmen olarak çalışıyorum. Bir gün okula gittim öğrenci yok. Komşulara sordum, çocuklar okula niye gelmediler diye. Hatırım da kaldığı kadarıyla, O zaman orta yaşın üstünde bir teyze, Eğribel Pazarı olduğunu herkesin oraya gittiğini söylemişti. Eşim Cemallı Mahallesinde görev yapıyor, ben motorsikletle gidiş geliş yapıyordum.
Atladım motora, şu pazarı bir de ben gezeyim dedim. Pazarda geziyorum, yetmişli yaşlarda, zamanın bütün çizgileri yüzünde yerini almış yaşlı bir teyze oturmuş, önünde bir tavuk var. Teyzeye selam verdim. Niyetim almak değil, tavuğu kaça sattığını sordum. O günün şartlarına göre oldukça ucuz bir fiyat söyledi. Her şey bir anlık, çıkardım parayı verdim. Yaşlı teyzemin yüzüne yansıyan zamanın yorgunluğu gitmiş, adeta kırmızı pembe goncalar açmıştı.
Teyzeye tavuğu götüremeyeceğimi, kabul ederse bir şartla tavuğu kendisine geri vermek istediğimi söyledim. Teyzenin yüzündeki goncaların yerini bir anda Anadolu Analarının yüzündeki o sert duruş aldı.
- Haçan neye, dedi.
Teyezeye, tavuğu kesip temizlemenin benim için çok zahmetli olacağını söyledim. Durumu izah edince teyze yumuşadı, anlayışla karşıladı.
Teyze;
- Habana söyle bakayum şartın neymüş?
- Teyze: tavuk benim, sana emanetimdir. Bu tavuğa bakacaksın, yumurtasını yiyeceksin. Eğer tavuğu kuluçkaya yatırır civciv çıkarırsan, her kuluçkada civcivlerden birini benim adıma bir komşuna hediye edeceksin, dedim.
Teyzem şartımı kabul etti, yine yüzünde kırmızı pembe goncalar açmıştı.
Teyzemle helallaştık ayrıldık. Bilmem teyzem benim adıma kaç civciv hediye etmiştir...