Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
Eğitimci Yazar Mehmet GÜLEÇ, mensubu bulunduğu coğrafya camiasının en temel sorununu Cumhurbaşkanlığı ve 27. Dönem Milletvekili Genel Seçimi öncesi bir kez daha dile getirerek kamuoyuyla paylaştı. GÜLEÇ, makalesinde binlerce coğrafyacının müjde beklediğini ve “Coğrafyacı” mesleki tanınırlığı sorununun çözülmesi gerektiğini ifade etti. GÜLEÇ, makalesinde şu hususlara değindi:
Hepimiz lise yıllarımızda Coğrafya dersi görmüş ve ülkemizi bu sayede anlamış ve öğrenmiş bulunmaktayız. Bu yüzden coğrafya dersinin önemini ifade etmeye satırlar yetmez. Lakin bu önemi özetlemek mümkün olmasa da şu cümle ile önemini belirtmeye çalışmak zaruridir diye düşünüyorum: “Coğrafyasını bilmeyen bir millet yaşadığı coğrafyaya sahip çıkamaz”...
Evet, dediğim gibi. “Coğrafyasını bilmeyen bir millet yaşadığı coğrafyaya sahip çıkamaz” Peki ama niye bunları yazıyorum? Zira son dönemde yaşanan bazı gelişmelere kayıtsız kalınması coğrafyanın kötü gidişini adeta gözler önüne sermiş ve yaşanılan doğal afetler de, yaşanılan coğrafyanın tanınmasının topluma ne gibi faydalarının olduğunu aksi takdirde yaşanılan coğrafyanın bilinmemesi durumunda ise neler yaşandığı hepimizce görülmüştür.
“COĞRAFYACI” UNVANI TANINMAYI BEKLİYOR
Coğrafyacı unvanını tanımak, yaşanılan coğrafyaya bir saygıdır, bir borçtur aynı zamanda. Zira bu memleketin toprağını, havasını, nüfusunu ve daha birçok mekansal özelliğini açıklamak için coğrafyacıya ihtiyaç duyulmaz mı? Cevabını sizler verin değerli dostlar.
Bana sorarsanız diyebilirim ki, bir ülke yaşadığı coğrafyayı bildiği ölçüde o coğrafyadan istifade eder. Aksi mümkün değildir. Peki ama ülkemizde coğrafyayla ortak paydaş olan birçok bakanlığın merkez ve taşra teşkilatları olmak üzere belediyeler ve daha birçok kurum ve kuruluş neden coğrafyacı istihdam etmemektedir? Cevabını bilmeyenler için ben yanıt vereyim: böylesi önemli bir unvan tanınmadığı için (!)
KRİZİ FIRSATA ÇEVİRMEK MÜMKÜN
“Coğrafyacı” unvanının tanınmaması hasebiyle coğrafya bölümü mezunları iş bulmakta güçlük çeker olmuş üstüne bir de yeni bölümler eklenince coğrafya bilimi yoğun sayılabilecek sayıda mezun vermiş, vermeye de devam etmektedir. Ancak bu kadar coğrafya bölümü mezunu için istihdam alanı oluşturabilecek bir imkan elimizde var iken bu imkan neden ve niçin kullanılmamaktadır? Bu mezun Genç Coğrafyacı meslektaşlarımızın başka bir iş bulamaması, yeteri kadar Milli Eğitimde kadro açılmadığı için atanamayacakları da düşünüldüğünde ne iş yapacakları meçhul bir durum arz eder olmuştur. Bu işin çözümü yaşadığımız coğrafyayı analiz etmekten geçmektedir. Bunun içinde coğrafyacı istihdamı şarttır. Bu durumdan hiç şüphesiz hem binlerce coğrafyacı istifade etmiş olacak hem de ülkemiz kazançlı çıkacaktır. Çözüm: Coğrafyacı unvanını tanımak ve buna dair kadro açmaktır. Nüfus Müdürlükleri, Karayolları, MTA, Meteoroloji, DPT, vb. devlet kurumları coğrafyacı alımı yapmıyor. Çünkü bu kadroyu tanımıyor. Lakin, gelişmiş ülkelere baktığımızda bu kurumlarda ve hatta belediyelerde coğrafyacı çalıştırma zorunluluğu vardır. Bizde de bu uygulamaya gidilmeli ve coğrafya bölümü mezunlarına öğretmenlik dışında alternatif iş imkanları sunulmalıdır. Zira gelişmiş ülkelerde Coğrafya bölümü mezunu bir kişi, coğrafyacı olmakta ve araştırmacı coğrafyacı olarak çeşitli kurumlarda çalışabilmektedir. İşte o kurumlar; İçişleri Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Orman ve Su İşleri Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, TÜBİTAK’da, Türkiye İstatistik Kurumu’nda, Maden Tetkik ve Arama Kurumunda , Karayolları, DSİ vb... Tüm bu teşkilatların ve Genel Müdürlüklerin taşra teşkilatları dahil İl Araştırma Planlama ve Koordinasyon Müdürlüklerinde ve Belediyelerde görev alabilirler. Belediyelerde istihdam edilerek o belediyenin tanınırlığı ve her mahallesinin ve yine her köyünün monoğrafyasını yapmak suretiyle analizini ortaya koyabilir etüdünü yapabilirler. Yeter ki, köy köy memleketimizi araştırmak isteyelim, binlerce coğrafyacı hazırda beklemektedir.
Bunun yanı sıra coğrafya müfredatı ile ilgili şu hususa da değinmek elzemdir diye düşünüyorum. Zira yaşadığımız coğrafyayı tanıdıkça o coğrafyadan istifade edebiliriz.
COĞRAFYANIN SEÇMELİ DERS OLMASI KABUL EDİLEBİLİR DEĞİLDİR
Eskiden olduğu gibi ülkemizin daha iyi anlatılabilmesi adına bölge bölge ülkemizi ele alan “TÜRKİYE Coğrafyası” dersinin ünite olarak değil ders olarak işlenmesi gerekmektedir. Milli değerlerimizin daha iyi ifade edilmesi adına hem de milli güvenliğimizin gençlerimiz tarafından öneminin daha iyi anlaşılabilmesi adına müfredata bazı eklemeler yapılması yerinde olacaktır. Yine küreselleşen dünyamızı daha iyi tanımak adına “Ülkeler Coğrafyası” dersi de şarttır.
Coğrafya müfredatı kapsamında Türkiye Coğrafyası ile ilgili bilgilerin her kademeye dağıtıldığını ve ağırlıklı olarak 10-11-12.Sınıflarda yer aldığını lakin meslek liselerinde sadece 9-10. Sınıflarda coğrafya dersi olması nedeniyle meslek liselerine Türkiye Coğrafyası’nın bir bütün olarak sunulamadığı düşülürse “TÜRKİYE Coğrafyası” dersinin önemi daha iyi anlaşılacaktır. Nitekim 9-10.Sınıflarda zorunlu olan Coğrafya dersi, 11 ve 12.Sınıflarda seçmeli hale getirilmiştir. Bu durum coğrafyamıza verdiğimiz önemi bir kez daha gözler önüne sermektedir.
Toplumda vatan sevgisinin geliştirilmesi ve vatan bilincinin yaygınlaştırılması çalışmalarının desteklenmesi amaçları ile devlet/özel sektör işbirliği şarttır. Bu kapsamda “Coğrafyacı” unvanının tanınması birinci adım olmalıdır. Bu kapsamda gerek Türk Coğrafya Kurumu’nun gerek Şanlıurfa’dan başlatılan ve birçok ile yayılan genç coğrafyacıların tabandan gelen istek ve talepleri gerekse Balıkesir, Eskişehir ve birkaç ilimizde daha yürütülen çalışmaların ana hedefi: Coğrafyacı unvanının tanınmasını sağlamak ve coğrafyasını daha iyi tanıyan ve ondan istifade eden bir toplum olabilmektir. “Coğrafyacı” unvanının tanınması için adaylardan vaat bekleyen ve bu vaadin gerçekleşmesini ümit eden binlerce coğrafyacının, tanındıkları günün “Coğrafyacı Bayramı” olması temennisiyle bu duygu ve düşüncelerle saygılarımı sunarım.
Mehmet GÜLEÇ
Eğitimci-Yazar