Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
Hatta bazıları nasıl oynanacağını unuttukları ölçüde yanlış eğitilmişlerdir.
Geçtiğimiz günlerde çocuklarımın eski anaokulu müdürüyle görüştüğümde o kadar çok içini dökmeye ihtiyacı vardı ki inanamadım! Bana mahallemizdeki bir başka anaokulunun geçtiğimiz yaz aniden kapandığını ve çaresiz ebeveynlerin çocuklarını son dakikada onun okuluna kaydettirmek için yalvardığını anlattı.
Ancak oldukça farklı bir eğitim felsefesi olan bu okuldan gelen aileler yüzünden çok büyük zorluklar yaşamışlardı. Kapanan okul, oyun yerine öğretmen tarafından yönlendirilen yapılandırılmış öğrenmeye ve akademik eğitime odaklanmıştı. Bu çocukların, bir zamanlar çocuklarımın da gittiği rahat, çocuk merkezli ve gelişimsel olarak uygun okula geçiş yapmaları hem öğretmenler hem de veliler için çok büyük düzenlemeler gerektirmişti. Ama bu en çok çocuklar için gerekli olmuştu.
Eğer bu yeni öğrenciler masum çocuklardan ziyade gönüllü test denekleri olsalardı, okuldaki eğitim kadrosu yaşananları çok değerli bir eğitim tecrübesi olarak görebilirlerdi, çünkü çocuklar “ne yapılmaması gerektiğinin” canlı birer örneğiydiler.
Çocukların akranlarıyla oyun oynama girişimleri katı, gergin, yönergelerle dolu ve kişiye göre değişmeyen cinstendi: “Tamam, ben büyük ablayım ve sen annesin, sen de küçük kardeşsin ve sen de arkadaşsın. Küçük kardeş ve ben kaçacağız.”
“Kaçmak”, rol yapma oyununda açık bir şekilde ağır basan (hatta neredeyse tek) yapmak istedikleri şeydi. Ayrıca ergen olma fikrine de sabitlenmiş gibilerdi. “Ergenmişiz gibi yapalım ve kaçalım.” Sanki çocukluktan kaçmak istiyor gibilerdi ve bu çok rahatsız edici bir haldi. Çünkü çoğumuz çocukluğun kendisini kaçmak isteyeceğimiz özgür ve mutlu bir zaman olarak hatırlarız.
Okul yöneticisinin anlattığına göre bu çocukların velilerinin çoğu, çocuklarını mevcut olan bütün derslere (iki yaşına gelir gelmez) yazdırmaları gerektiği fikrine “tav olmuşlardı”: Jimnastik, sanat, yüzme, dans, piyano, keman vs. Bu çocuklar haftada en az beş gün boyunca sadece anaokuluna gitmekle kalmıyor (hem de aşırı yapılandırılmış olan) aynı zamanda bu “zenginleştirme” derslerine de gidiyorlardı.
Biz konuşurken küçük bir çocuk ve ailesi belirdi ve hemen yanımızdaki merdivenlerden aşağı indiler. Babasının elini tutan çocuk merdivenlerden inerken belirgin bir şekilde zorlanıyor gibiydi. “Çocuk keman dersleri alıyor,” dedi okul yöneticisi sessiz bir şekilde. “Kemanda iyi ama…”
Ebeveynlerin farkına varamadığı şey, bu öğrenme seçeneklerinin her birinin çocukların belli kurallar dizisine uymalarını ve yönlendirilmelerini gerektirdiği ve bunun onlara bir şeyler öğretmek ve hatta bazen onları test etmek anlamına geldiği. Bu derslerin en hafif, rahat ve oyunlu olanlarında bile çocuklar kendilerinden bir çeşit performans beklendiğini sezebiliyor.
Bu yüzden kulağa ilginç ve zenginleştirici gelen etkinlikler, aslında anaokulu çağındaki çocuklarımız için en azından belli bir seviyeye kadar baskı yaratıyor. Çocukların her hafta katlanmak zorunda oldukları bu durumlar ne kadar çok olursa, hissettikleri baskı da o kadar artıyor. Tamirat yapma, keşfetme, bir şeyler yaratma ya da hayal kurma gibi kendi seçtikleri oyunları oynamak yerine çocuklar zamanlarını sessiz kalma, itaatkar bir şekilde dinleme, taklit etme ve “doğru” olanı yapmaya çalışmakla geçiriyor.
Açıkçası bundan ben de kaçmak isterdim.
Evet, anaokulları, özellikle son sınıflar artık birer birinci sınıfa dönüştü. Evet, çocukların akademik bilgiler öğrenmeyi, dinlemeyi ve kıpırdamadan oturmayı öğrenmeleri gerekecek. Ama bu, bu derslerin daha anaokulunun ilk yıllarından itibaren üzerlerine boca edilmesi gerekiyor anlamına gelmiyor kesinlikle. İşin aslı yapılandırılmış öğrenme çılgınlığına düşmemek için henüz oynayabiliyorlarken çocukların bol bol oyun oynamalarına izin vermek çok önemli. Çocuklarımız için bu değerli ve sürekli daralan oyun zamanını şiddetle korumalıyız.
Oyun yeterli. Oyun yeterli. Oyun yeterli. Çocukluğun ilk beş yılı için eğitim mantramız bu olmalı kesinlikle.
Okul yöneticisi okul yılının sonuna doğru bu yeni grup öğrencinin nihayet kendini biraz rahat bırakmaya ve oyun alanında arkadaşlarıyla nasıl oynayacaklarını keşfetmeye başladıklarını söyledi. Ama yeni ailelerin bazıları tekrar geri dönmeyeceklerini bildirmişlerdi. Çünkü okul ve yönetim, çocuklarının “hiçbir şey” öğrenmediklerine dair endişelerine tatminkar bir karşılık verememişti.
Kaynak: http://www.janetlansbury.com/2012/06/dont-let-your-preschoolers-forget-how-to-play/