Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
ÇOCUĞUNUZU RUHSAL SARSINTILARDAN UZAK TUTUN. (3. ve son Bölüm)
ÇOCUK NE KADAR KÜÇÜKSE, ALDIĞI RUHSAL DARBENİN YARASI O KADAR BÜYÜK OLUR. Ruhsal sarsıntıya uğramaması için büyükleri önemsediğimiz halde küçük çocukları önemsemeyiz. Onların her şeyi unuttuğunu sanırız. Oysa durum tam tersinedir.
Psikanalitik kurama göre, çocuk yaşadığı acıları beynine gömüyor. Kurama göre deyişle çocuk yaşadığı acıları bilinç dışına bastırıyor. Unutulmuş gibi gözüken ve çocuğun hatırlayamadığı bu acı kalıntılar sonraki zamanlarda çocuğun davranışlarını dolayısıyla onun kişiliğini olumsuz yönde etkileyebiliyor. Kişi bu durumun farkında olamıyor. Büyükler, ruhsal yaralanmalardan bu denli etkilenmiyorlar.
Yine aynı teoriye göre, erişkin ruh hastalıkları; çocuklukta çekilen doyumsuzluklar, örseleyici yaşantılar ve saplantıların derin izlerini taşırlar.
Aldığı ruhsal darbenin uzun süreni ve şiddetli olanı çocuğu daha fazla etkiler.
Çocuğun kısa süreli ağlaması, bilinçli ağlaması, sinirlenmesi, kısa süreli duygulanmalar vb. her normal insanın yaşayabileceği yoğun olmayan, basit duyguları çocuğunuz da yaşayabilir.
ÇOCUKLARI RUHSAL YÖNDEN SAĞLIKLI BİR BİREY OLARAK YETİŞTİRMEK İÇİN:
ONU ŞİDDETTEN UZAK TUTUN.
Çocuk her türlü fiziksel ve ruhsal şiddetten uzak tutulmalı. Aşırı baskı yapılmamalı. TV ve bilgisayardaki şiddet sahnelerinden etkilenmemesi bu cihazlara bağımlılaşmaması için; çocuk, ailenin rehberliği ve gözetiminde yaşına ve ruhuna uygun film izlemeli, oyun oynamalı.
Çocuğun film ya da oyunlarda gördüğü kahraman ve olaylardan etkilenmemesi için; en azından “oyun ve filmdeki kahramanların, olayların gerçek olmadığı, sadece insanları eğlendirmek için insanlar tarafından tasarlandığı” bilgisi verilmeli.
ÇOCUĞUNUZUN YENEMEYECEĞİ KORKULARI ONUN İÇİNE SİNDİRMEYİN. ONLARI SONRADAN HERHANGİ BİR TAKINTIYA SÜRÜKLEYECEK SÖYLEM VE DAVRANIŞLARA YER VERMEYİN. Çocuğu korkutarak eğitmek, yarardan çok zarar sağlar. “Susmazsan öcü alır seni götürür.” “Hastalığımın nedeni sensin.”vb. söylemler çocuğu korku ve kaygıya sürüklerken; “İşe giderken önümden uğursuz biri geçti. İşlerim yolunda gitmedi” gibi gerçek dışı boş sözler de kişinin kendinde olan takıntıyı çocuğa bulaştırır.
ÇOCUKLARIN YANINDA KAVGA ETMEYİN. Çocuğun ruhunu örseleyen bir durumdur. Kötü örnek olarak, çocuğu kavgacılığa yönlendirir. Çocukta, ortada kalma endişesinin oluşmasına, korku vb. yoğun duygular yaşamasına neden olur.
BAŞKALARINA KIZIP HIRSINIZI ÇOCUKTAN ÇIKARMAYIN.
Geçerli bir nedenden dolayı çocuk, kendisine kızılmasını normal karşılayabilir. Ancak eşine kızma veya yaşanan olumsuz bir durum nedeniyle hırsını çocuktan çıkarma, çocuğun hak etmediği bir durumdur. Bu durum, çocuğu duygusal yönden olumsuz etkileyeceği gibi, onun kişiliğinin bozulmasına da neden olabilir.
ÇOCUK AYRILIKLARDAN ETKİLENİR.
Boşanmalar, bakıcıların sık sık değişmesi, annenin ayrılığı ya da yoksunluğu; çocuktaki tedirginliği artırıyor, güven duygusunu zedeliyor. Bunun için çocuğa bakan kişilerin, ondan uzun süreli ayrılmaması önerilir. Ancak zorunlu ayrılma durumlarında çocuk, yeni duruma ruhsal olarak hazırlanmalı; ayrılanın yerini tutan kişi aradaki boşluğu kapatmalı.
ÇOCUĞA EN GÜVENLİ LİMANIN AİLE OLDUĞUNU ÖĞRETİN.
Tüm olumlu uğraşılarında ailenin arkasında olduğu belirtilmeli. Olumsuz davranışlarının, özellikle başkalarına zarar veren davranışlarının ailece onanmayacağı; kendi hatalarından kendisinin sorumlu olduğu, bu konularda dikkatli olması gerektiği çocuğa öğretilmeli. Buna karşın başının sıkışması, “benim halim ne olacak” dediği anlarda, ( durumu aileyle paylaşmanın oldukça sakıncalı olduğunu bilmesine rağmen), ilk sığınacağı güvenli limanın aile olduğu kendisine söylenmeli.
BİRAZDA KISA KISA…
Çocuğa sorumluluk verin, uğraşılarında özgür bırakın. Onu kendinizle ve başkalarıyla karşılaştırmayın. Onu aşağılamayın, aşırı da korumayın. Her çocuğa, onun durumuna, kişilik yapısına göre özel davranın.
ÖNEMLİ SON NOT: Şu an açıklayacağım konunun doğruluğunda iddialı değilim. Ancak şu ana kadar edinmiş olduğum izlenimlerime göre, eğitimde hatta psikolojide atılacak adımlarda, “ORTA YOL” izlenmeli. Yani her yapılacak eylemin dengeli ve gerçekçi olması önemli. Her şeyin aşırısından ve azından beklenilen yarar gelmeyeceği gibi bazen zarar da gelebiliyor. Ör. Çocuğu ne kadar çok seversek daha mutlu olacağını, kişiliğine olumlu katkılar sağlayacağını düşünebiliriz. Oysa az sevilen çocukta özgüven ve özsaygı gelişiminde engellemelere rastlanırken, aşırı sevilen çocukta da özgüven gelişiminde gerilemeler söz konusu olabiliyor. Normal, sürekli ve gerçek sevgi ise çocuğu doyuruyor ve ondaki özgüven ve özsaygı gelişimini olumlu yönde tetikliyor.
Kişinin özgüveninin gelişiminde, sadece sevginin yeterli olmadığını, birçok farklı etkenin özgüven gelişiminde etkili olduğunu da hatırlatalım.
Hoşça kalınız.
Dursun BİLGİN