Cumhuriyet tarihi boyunca dilde zenginleşme ve millileşme çalışmaları yapılmıştır. Atatürk döneminde dilimiz Farsça ve Arapçanın boyunduruğundan çıkarılmaya çalışıldı. 1950’lilerden sonra ise Türkçe İngilizcenin boyunduruğundan çıkarılmaya çalışıldı. Bu tür çalışmalar Osmanlı’nın Tanzimat dönemine kadar dayanır. Tanzimat dönemi aydınları Osmanlıcaya tepki gösterdiler. Türk dilinin sadeleşmesi gerektiğini savundular. 1883’te İsmail Gaspıralı’nın Kırım’da çıkardığı Tercüman adlı gazete Türkçe kullanımı akımını hızlandırdı.
II. Meşrutiyetten sonra Türk Derneği, Genç Kalemler, Yeni Lisans gibi adlar altında toplanan yayınlar İstanbul ağzının resmi dil olarak kullanılmasını gündeme getirdi. Dilde sadeleşme çabaları 20. Yüzyılda da Türkçeleşme adı altında devam etti. Dönem olarak da millileşmenin yükselişte olduğu yıllardı.
Dilde millileşmeyi sağlamak için 1928 harf inkılabı yapıldı. 1932’de Türk Dil Kurumu kuruldu. Çalışmalar Fransız İhtilali’nin başlattığı Yakın Çağ gelişmeleri çerçevesine yakışır durumdadır. Ancak dilde sadeleşme ya da millileşme çalışması, yabancı dillerden dilimize girmiş kelimeleri atmak şeklinde yorumlanmıştır. Ancak Yüzyıllar önce lisanımıza yerleşmiş bir kelimeden bir çırpıda kurtulmak kolay mıdır ve doğru mudur? Bu kelimeler artık Türkçenin yapı taşlarında biri olmamış mıdır?
İletişimde bulunduğumuz uygarlıklarla kültürel alış veriş normaldir. Bu alış veriş için “Dilimiz kirlenmiştir” ya da “Dilimizin ulusallığı zedelenmiştir” yorumları yerine “ Dilimiz zenginleşmiştir” yorumu daha doğru olmaz mı? Kültürel etkileşim ancak zenginlik getirir. Köreltmez, geriye götürmez. Renk katar, sentez oluşturur.
Türk dili de elbette zengin bir dildir. Her uygarlık gibi Türklerde de uğraş alanına göre kelimeler türetilmiştir. Türklerde hayvancılık yaygın olduğundan en çok hayvan türleri konusunda kelime türetilmiştir.
Başka uygarlıklarla iletişim Türklerin bilim, sanat, ekonomi gibi gelişmeleri takip etmelerini, bu sayede bu alanlarla ilgili kelimelerin de Türk diline girmesine sağlamıştır. Arapçadan bilim, Farsçadan sanat, ayrıca her iki dilden yönetim alanında, İngilizceden ise teknoloji alanında kelimeler Türkçeye girmiştir. Şimdi bu kelimeleri dilde millileşme adına kullanmamak Türk dilini zenginleştirir mi? Bu kelimeleri atmak uygarlığımızı geliştirir mi?
İngilizce çok zengin bir dildir. İngilizcenin tamamen ulusal olduğunu söylemek mümkün mü? Fransızcadan çok fazla kelime girmiştir İngilizceye. İngilizler bu durumdan rahatsız olmadıkları gibi sahip çıkmışlar bu kelimelere. Böylece zengin bir dile sahip olmuşlar. Aynı durum bizim için neden geçerli olmasın? Bizim dilimize girmiş, bizim tarzımızı, söyleşimizi oluşturmuş bu kelimeler artık bizimdir.