Ali Yalçın, daha şube başkanlığının dördüncü yılı olan 2008’de Genel Merkeze gitmeyi kafaya koymuş ve sendikanın örgütsel gücünü kendi çıkar ve menfaatinin aracı haline dönüştürmeye 2009 yılında başlamıştır.
Bugünleri yirmi yıl öncesinden gören Yıldırım Demirci, bugün olduğu gibi, yirmi yıl önce de Ali Yalçın’ın karşısındaydı.
Ne diyorlardı: “Bir zamanlar Yıldırım, Ali’nin peşinde dolaşıyordu. Kendisi İlçe Müdürü olamadığı için, Ali Yalçın’la yollarını ayırdı.” Bu söylem bir algıdır, bu söylem bir itibar suikastıdır, bu söylem fikirlerimizi değersizleştirmektir. Hâlbuki bugün olduğu gibi Yıldırım, yirmi yıl öncesinde de yine Ali’nin karşısındaydı. Eğitimciler Birliği Sendikası 4 No’lu Şubede 2004 yılında üç listenin yarıştığı seçimlerinde Yıldırım Demirci, Ali Yalçın’ın karşısındaki listede yer aldı.
Bizler; Ondaki hırsı, egoyu, menfaatperestliği ve ikinci bir ajandası olduğunun farkındaydık. Adeta bugünleri görür gibiydik. Ne var ki Sultanbeyli’deki arkadaşlarımız, saf ve temiz duygularıyla kendilerinden biri olarak gördükleri Ali Yalçın’ı piyasaya çıkarttılar. Ali Yalçın da üyenin o günkü ruh halini çok iyi analiz ederek, duygulara dokunarak kitleleri arkasından sürükledi.
Ayakkabısı kemeriyle uyumlu jilet giyimli kaytan bıyıklı Anadolu’nun yağız delikanlısı göze hitap ediyordu. Coşkulu ve heyecanlı konuşmalarıyla da duygulara ve kalbe hitap ediyordu. Bu Ali Yalçın’ın görünen yüzüydü. Bir de onun görünmeyen yüzü; hırsı, egosu ve menfaatperestliği vardı. Ali Yalçın’ın endamı ve hitabeti üyeleri öyle büyülemişti ki sanki ona karşı durmak akan suyun karşısında durmak gibiydi.
Günümüzde sendikanın kurucu değerlerinden uzaklaşan uygulamalarının işaretini aslında Ali Yalçın o günlerde vermişti. Daha şube başkanlığı görevinin dördüncü yılında yanına Erol Ermiş’i alarak Türkiye Turnesine çıktı ve 2008 yılında yapılan 3. Olağan Genel Kurulda Ahmet Gündoğdu’nun karşısında Ali Küçükkösen’in listesinde yer aldı. 2019 yılında yapılan 6. Olağan Genel Kurul seçimlerinde ise Erol Ermiş yönetim kuruluna aday olunca, hasbi olarak değil de hesabı peşinde koşan Ali Yalçın tarafından tüm delegasyonun huzurunda fitnecilikle itham edilmiştir.
Ali Yalçın İstanbul 4 no’lu Şube başkanı iken, Genel Merkezin uygun görmemesine rağmen kendisi A takımı olarak nitelendirdiği Serdivan ekibiyle birlikte hazırladıkları ilki 2009 yılında olmak üzere müteakip yıllarda da devam eden Yönetici Sınavlarına Hazırlık, Şeflik Sınavlarına Hazırlık ve Görevde Yükselme Sınavlarına Hazırlık adı altında kitap serilerini yayımlamışlardır. Genel Başkan Ahmet Gündoğdu: “Bu işinize Eğitim Bir Sen’i karıştırmayın.” ikazından sonra kitapların üzerindeki EBS logosu kaldırılarak basımına devam edildi. Serdivan ekibinin hazırladığı kitapları almak isteyenlerle: Serdivan Çalıştayı'nın internet URL’si, şirket adresi, banka hesap numarası, posta çeki numarası ve irtibat telefon numarası paylaşılmıştır.
Görüldüğü gibi Ali Yalçın, daha 2008 yılında Genel Merkeze gitmeyi kafaya koymuş ve sendikanın örgütsel gücünü kendi çıkar ve menfaatinin rantı haline dönüştürmeye 2009 yılından itibaren başlamıştır.
“Zaman, her şeyin ilâcı” sözü gereği zamanla bazı gerçekler anlaşılınca üyeler: “Bizler samimi duygularımızla Ali Yalçın’a destek verdik. Nereden bilebilirdik ki bu kadar değişeceğini ve ait olduğu mahallesinden bu denli uzaklaşacağını.” sitemlerini dile getirmektedirler.
Gelinen bu noktada Akif İnan’ın kurduğu dava sendikacılığının gereği olan ilkeli duruşumuzu istikrarla sürdürüyoruz ve savunduğumuz değerlerin artık tabanda karşılık bulmasının mutluluğu içerisindeyiz. Israrla dile getirmeye çalıştığımız ilkeleri bir kez daha hatırlayalım:
- Bir; sendika yöneticileri temsil ettiği tabandaki üyenin aldığı maaşı almalı ki, aralarındaki duygusal bağ kopmasın.
- İki; sendika kurullarında görev yapma süresi en fazla iki dönemle sınırlandırılmalı ki, sendikada konforlu ve şatafatlı saltanatlık oluşmasın.
- Üç; sendikanın örgütsel gücünü üyelerin hak ve menfaatlerinin korunması için kullanılmalı ki, sendika kişisel rant edinme ve zenginleşme aparatına dönüşmesin.
- Dört; seçimler işyeri temsilciliğinden başlanarak serbest ve özgürce yapılmalı ki, yeni sendikacıların önü kesilmesin.
- Beş; sendika yöneticileri maaşlarını ve mal varlıklarını yakınlarının üzerindekilerle birlikte açıklamalı ki şeffaflıktan ve hesap verebilirlikten kaçınılmasın.
- Altı; üyelerin aidatlarını beytülmal gibi gören anlayışın bir gereği olarak aylık gelir ve gider bilançoları yayımlanarak üyeler bilgilendirilmeli ki üyenin aidatı ile biriken muazzam meblağ sadece lider kadroya ve sendika yöneticilerine hizmet etmesin.
- Yedi; tüm kararlar istişare ve ortak akıl ile alınmalı ki üye kendisini sadece aidat ödeyen kelle sayısı değerinde görmesin ve korku iklimi oluşmasın.
Sen iyiyi, güzeli, anlatmaya bak. Gönüllere hakikati nakşetmeye çalış. Varsın onlar rantlarının peşinde koşsunlar. Bir milyon kıymetli üyemiz de hiç tasalanmasın. Nasıl ki, Akif İnan bu sendikayı bir dava hareketi olarak, değerler üzerine kurduysa çok yakında her şey aslına rücu edecektir. Bu gerçeklikten hiçbir kimsenin zerre kadar şüphesi olmasın.
Yıldırım Demirci