12 Eylül’ün sıcak ortamında başladığım lise eğitimimde ülkemizin Atatürk’ün gösterdiği hedef olan ‘çağdaş uygarlık düzeyine’ çıkması en büyük ereğim olmuştu. Ülkemin her alanda neden ulaşamadığımızı zihnimde sürekli sorguladığım dünyanın en güçlü devleti olması bugün hala en büyük hayalim, ısrarlı beklentim.

Atatürk’ün önderliğinde verilen Kurtuluş Mücadelesi sonrasında kurulan yeni Türkiye Cumhuriyeti devleti sıfırı tüketmişlik noktasından yine Atatürk’ün önderliğinde toparlanıp gelişmişlik sürecine girmşti. O günler uçak fabrikası kurmuş ve uçak üretir duruma gelmiştik. Ancak Atatürk’ten sonra bilim sanayi dolayısıyla gelişmişlik sürecinde yakalanan o ivme ağır aksakta olsa devam ettirilememişti.

12 Eylüllü yıllarda lise eğitimimiz boyunca hocalarımız değişik zamanlarda farklı şekillerde bu gerçekleri anlatmışlardı. Otuzlu yıllarda bir ucundan yakaladığımız sanayi faaliyetlerini biz gençlere yeniden hatırlatıyor; bilim ve sanayinin önemini ısrarla vurguluyorlardı. Bilim ve sanayiini kurmuş gelişmiş ülkeler traktör, otobüs, otomobil, gemi, tren vs yapıp üretiyorlar ve doğal olarak bu ürünleri değerli kılıp yüksek fiyata diğer ülkelere pazarlıyorlardı. Biz bir tarım ülkesiydik. Onca ürettiğimiz buğdaylar, mısırlar patates-soğanlar, meyveler batının yaptığı sanayi ürünleri karşısında fazla değer ifade etmiyordu. Bazı hocalarımız bu gerçeği ifade etmek için yazımıza koyduğumuz başlığı ifade ediyorlardı. Gençler biz geliimiş ülkeler aşamasına gelmek için mutlaka bilim ve sanayimizi geliştirmeliyiz. Sanayi ürünleri üretmeliyiz. Bizim koca bir römork buğdayımız ancak batılıların yaptığı bir vida ediyor. Bir vidaya onca emekle yıl boyunca ürettğimiz koca bir römork buğday veriyoruz. Yerel ifadeyle bir naylon buğday ancak bir vida ediyor. Aslında burada tarım ve hayvancılığı basit ve küçük görme bir arka plan sözkonusuydu. Farkında olunmayarak biz gençleri tarım ve hayancılığa yöneltmenin önü alınmış gibiydi sanki.

Bazı hocalarımız ikinci dünya savaşı sonrası Almanya örneğini vererek bizimde çalışıp gayret göstererek bilim ve sanayii kotarmamız gerektiğini ifade ederlerdi.

Bugün kendi kendimize baktığımızda elbette bilim, sanayi ve teknoloji olarak belli noktalara geldik. Bir vida üretebiliyoruz belki ama her şeyiyle kendimizin yaptığı bir otomobil vs. üretiminden uzağız. Bütün bunlar henüz montaj aşamasında. Bu bizi ancak gelişmekte olan ülkeler sınıfına girdiriyor.                                                                                   Batılılaşma çalışmalarına neredeyse eş zamanlı başladığımız bir Japonya ile aramızda bugün yüce dağlar kadar mesafeler var.

Sanayi ve teknolojide gelişmiş ülkeler seviyesine bir türlü çıkamamamızın elbette sebepleri vardır. Öncelikle bu sebeplerin ciddi, ayrıntılı ve bilimsel olarak araştırılıp tespit edilmesi gerekir ki biz nerede hata ve yanlış yaptık bunun farkına vararak ona göre tedbirler almalı böylece bu güç durumumuzdan kurtulmalıyız.

Bu ara bir römork bir vida misaliyle bir açıdan küçük gördüğümüz tarım ve hayvancılıkta da dışarıya bağımlı gibi bir hale geldik. Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olma misali tarım ve hayvancılığımızda da sıkıntılı hale geldik. Biçilen buğdaylar sonrası biderlik ayıramamaya başladığımız günden bu yana tohumda dışarıya bağımlıyız.

Bu olumsuz konumumuzun bahsettiğimiz üzere kendimizden kaynaklı sebepleri olduğu gibi elbet Batı kaynaklı sebeleri de mevcut. Liseli yıllardan beri bugün hala ülkemin gelişmişliğini kendine dert ednen biri olarak şahsi kanatime göre Batı’nın İslam ülkeleri özellikle bizim için en önemli kırmızı çizgsi bu gelişmişlik hususudur. Batı bir kırmızı çizgi olarak bizim bilim, sanayi ve teknoloji sürecini tamamlamamıza izin vermiyor. Yani yüzde yüzlük aşamasında bir sanayi ürünü bir teknoloji ürünü üretir bir aşamaya gelmemizi farkında olmadığımız bir şekilde elgelliyorlar. Elbette sebeplerin çoğu kendimiz kaynaklıdır. Aslında bugün gelinen aşamada Nasreddin hoca misali un var, yağ var, şeker var ama bir türlü helvayı yapamıyoruz. Bu ara helvanın yapımı Osmanlı son döneminde başladığımız önceki bazı yazılarımda değindiğim batılılaşma sürecinin doğru bir şekilde tamamlanması süreciylede alakalıdır.

Ama şundan eminim: Geçte olsa Batıya dönük olarak biz bu hedefe ulaşacağız, ulaşacağız.

Hasan TÜLÜCEOĞLU

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

YKS KİTAPLARI Nazilli Haber