Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
yaban: vahşi. 2. yabancı. 3.ıssız kır.
yabancı: 1. bilinmeyen, tanınmayan. 2. ecnebi,
yabani: 1. vahşi. 2. ürkek,
çekingen, sıkılgan,
yabansı: garip, acayip,
yabansımak: tuhaf bulmak,
yad: yabancı,
yâd: anma.
ya da: yahut, veya.
yad el: gurbet,
yadsımak: inkâr etmek,
yağı: düşman,
yağız: esmer.
yağlık: çevre, büyük mendil,
yağma: talan,
yağmur: rahmet,
yağmurkuşağı: gökkuşağı,
yahşi: iyi, güzel.
Yahudi: Musevi,
yahut: ya da, veya.
yaka: 1. giysilerin boyun kısmı. 2. kıyı, sahil.
yakarış: dua, niyaz,
yakarmak: 1. yalvarmak. 2.niyaz. 3. tazarru,
yakın: 1. beri. 2. yakın taraf. 3. aralarında az mesafe olan.
yakınma: şikâyet,
yakışık: uygunluk, yaraşma,
yakışıklı: güzel,
yakışıksız: münasebetsiz,
yakinen: 1. iyice. 2. sağlam olarak.
yaklaşık: takribi, aşağı yukarı.
yalabık: 1. parlak. 2. parıltı, yalan uydurma: palavra,
yalancıdolma: zeytinyağlı dolma.
yalandan: düzmece, üstünkörü.
yalanlamak: tekzip etmek,
yalap yalap: parıl parıl,
yalaz: alev.
yalçın: düz, çıplak, sarp.
yaldızlı: aldatıcı.
yalın: sade, çıplak, gösterişsiz.
yallah: haydi, yürü, git.
yalnız: ancak, sadece.
Yalvaç: Resul, Peygamber,
yamaç: 1. yan. 2. bayır,
yamukluk: eğiklik,
yan: yön, taraf,
yanardağ: volkan,
yandan: profilden,
yandaş: taraftar,
yandaşlık: taraftarlık,
yanık: dokunaklı,
yanılgı: hata.
yanılmak: hata etmek, kusur etmek,
yanıt: cevap,
yanıt olarak: cevaben,
yankı: akis, aksiseda,
yanlış: hata.
yansımak: aksetmek,
yansız: tarafsız, bitaraf,
yapayalnız: tekbaşına.
yapı: 1. bina, inşaat. 2. bünye,
yapım: 1. inşaat. 2. imal.
yapımcı: prodüktör, yapıt: eser.
yapmacık: sahte, düzme,
yar: uçurum.
yâr: sevgili, dost.
Yaradan: Tanrı,
yaradılış: mizaç, fıtrat,
yaradılıştan: doğuştan,
yarar: çıkar, fayda, menfaat,
yaraşmak: yakışmak,
yaratık: mahluk, canlı,
yardımcı: asistan, muavin,
yardımsever: hayırsever,
yâren: arkadaş,
yargı: hüküm, karar,
yargıç: hakim,
yarımyamalak: gelişigüzel,
yarış: 1. müsabaka. 2. rekabet.
yas: matem, üzüntü,
yasa: kanun, kural,
yasal: kanuni,
yasallaşmak: kanunlaşmak,
yaslamak: dayamak,
yaslanmak: dayanmak,
yaş: rutubetli, ıslak,
yaşam: hayat, ömür.
yaşam boyu: müebbet,
yaşıt: akran,
yaşlı: ihtiyar, kart.
yaşlık: ıslaklık,
yatır: evliya.
yatırım: mevduat, plasman.
yatışmak: dinmek,
yatıştırmak: bastırmak, teskin etmek,
yavan: 1. katıksız. 2. yağsız,
yavaşça: usulca,
yavuklu: sözlü, nişanlı,
yavuz: sert, yaman,
yayan: yürüyerek,
yayın: neşriyat,
yaylak: otlak.
yaymak: 1. sermek. 2. duyurmak. 3. otlatmak,
yazar: muharrir,
yazgı: kader,
yazık: günah,
yazılma: kayıt,
yazılmak: kaydolmak,
yazım: imlâ.
yazın: edebiyat,
yazışma: haberleşme, muhabere,
yazıt: kitabe,
yazlık: sayfiye,
yazma: kompozisyon,
yazman: kâtip, sekreter,
yegâne: biricik, tek.
yeğleme: tercih,
yeis: umutsuzluk,
yek: bir.
yeknesak: tekdüze,
yekten: 1. birden. 2. durup dururken,
yekûn: toplam,
yel: rüzgâr,
yemin: ant.
yemiş: 1. meyve. 2. incir,
yenen: galip,
yengi: galibiyet, zafer,
yeni: taze, körpe, turfanda, gıcır gıcır, çiçeği burnunda.
yeniden: tekrar,
yenik: mağlup, yenileşme: modernleşme,
yenilgi: mağlûbiyet,
yenme: galibiyet,
yer: mahal, mekân,
yerel: mahalli, yergi: hiciv,
yerleşim: iskân,
yerleştirme: iskân,
yerme: hiciv, kınama,
yersiz: gereksiz, boşuna,
yeryüzü: arz.
yetenek: kabiliyet,
yeterli: 1. kâfi. 2. ehliyetli,
yeterlik: ehliyet,
yeti: güç, meleke.
yetişim: formasyon,
yetiştirme: terbiye,
yetki: salâhiyet, hak.
yevmiye: gündelik,
yığışma: izdiham,
yığın: kütle, küme, kitle,
yıkık: harap,
yıkıntı: enkaz,
yıl: sene.
yıldırımlık: paratoner,
yılgı: korku,
yıllık: senelik.
yıpranmak: eskimek, aşınmak.
yiğit: yürekli, cesaretli, delikanlı,
yinelemek: tekrarlamak,
yitik: kayıp, zayi.
yiyecek: azık, gıda.
yoğun: 1. kesif. 2. sıkışık, kalabalık. 3. dolu.
yoklama: 1. kontrol. 2. araştırma. 3. sınav,
yokluk: fakirlik, kıtlık, açlık,
yoksul: fakir,
yoksulluk: fakirlik,
yoksun: mahrum, muhtaç,
yokuş: rampa.
yol: 1. uzaklık. 2. çare. 3. sistem. 4. yolculuk,
yolculuk: gezi, seyahat,
yoldaş: arkadaş,
yollamak: göndermek,
yolsuzluk: suiistimal, usulsüzlük, gayrimeşruluk.
yoluyla: 1. yolundan giderek. 2. vasıtasıyla. 3. aracılığıyla. 4. yöntemiyle,
yom: uğur.
yordam: 1. çeviklik. 2. çalım. 3. meleke,
yorgun: halsiz,
yorum: tefsir.
yoz: 1. işlenmemiş. 2. dejenere. 3. kaba, bayağı,
yön: cihet, istikamet, tar.
yönerge: talimat,
yönetim: idare, çekip çevirme.
yönetme: idare,
yöntem: metot, usul, tarz.
yöre: civar, çevre, mahal,
yöresel: mahalli,
yurt: vatan,
yurttaş: vatandaş.
yüce: yüksek, ulu.
yüceltilmiş: yüce, sayın, muhterem.
yük: bagaj, kargo, hamule, külfet, ağırlık,
yükseklik: irtifa,
yükselti: rakım,
yükümlü: mükellef.
yürek: 1. kalp. 2. cesaret,
yürekli: cesaretli, cesur,
yüreksiz: cesaretsiz, korkak,
yüz: çehre, sima, surat,
yüzey: satıh.
yüzsüz: utanmaz, sıkılmaz,
yüzünden: nedeniyle,
yüzyıl: asır.
yadırgamak, küllenmek
yakinen, gerçekten, yakşıca
yakşıca dövmek, tepelemek
yalpalamak, ırgalanmak
yanacak, yakıt
yanlamasına, yanlama
yapıt, eser
yaradılıştan, tabiaten
yardım, kömek
yarışma, müsabaka
yasal, kanuni
yatay, ufki
yayan, ayakla, piyade
yazı tahtası, kara tahta
yekdillik, mutabakat
yemiş, kavun
yerel, mahalli
yetenek, kabiliyet
yığın, toplu
yıkıntı, viranelik
yitmek, yok olmak
yol, metot, usul
yolsuzluk, sahtekârlık
yönetmek, idare etmek
yumuşak, müsamahakâr
yük, denk
yüngül, hafif, üstünkörü
yüze gülmek, yılışmak