Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
Türk İşaret Dili alfabesini öğrenmek hem çok kolay hem de çok önemli.
İşaret dili; konuşma ya da işitme engellilerin kendi aralarında iletişim kurmak için yüz mimiklerini, el hareketlerini ve vücut dilini kullanıp, oluşturmuş oldukları görsel ve sessiz dil olarak tanımlanabilir. Bireyler arasındaki iletişim; beden dili, dilsel ifadeler , jest ve mimiklerle sağlanır.
İşaret dili ; işitme engellilerin kullandığı ortak dilin adıdır . İşaret dilinde de gramer yapısı bulunmaktadır. İşaret dili; yalnızca engelli bireyler arasında değil, onlar ile iletişim kurmayı isteyen yakın çevresi tarafından da öğrenilir.
Dünyada İşaret Dili Tarihçesi
İşaret diline dair en eski yazılı kayıt M.Ö. 5. yüzyıla dayanmaktadır, Platon’un Kratylos diyaloğunda Socrates şöyle der:
“Eğer sesimiz veya dilimiz olmasaydı ve birbirimize bir şeyler anlatmak isteseydik, tıpkı şu an ahraz insanların yaptığı gibi ellerimizi, kafamızı ve bedenimizin geri kalanını hareket ettirerek işaretler yapmaya çalışmaz mıydık?”
19. yüzyıla kadar işaret dillerine dair bilinenlerin çoğu dilin dokümantasyonundan ziyade sözel dilden işaret diline kelime aktarımı yapmayı kolaylaştırmak için üretilen el ile yapılan alfabeleri (parmak alfabeleri) ile sınırlıydı. Pedro Ponce’de Leon’un (1520 – 1584) ilk parmak alfabesini geliştirdiği söylenir.
İşaret dilinin keşfini yapan ilk kişi; 1576 senesinde Girolomo de Cardan’dır. 1616 senesinde Giovanni Bonifaccio ise; işaret dilinin evrensel bir dil olduğunu savunmuştur. 18. yüzyılda Filozof Condillac açısından işaret dili; jest kullanıp oluştuğu belirtilmiştir.
Bilinen ilk işaret dili kayıtları Girolamo Cardano adlı İtalyan bir hekimin işitme engelliler için bir çalışma hazırladığıdır. 1620’de Juan Pablo de Bonet, Girolamo Cardano’nun notlarını temel alarak işaret dilini daha kolay ve kullanışlı hale getirecek ilk işaret dili kitabını yazmıştır.
1620’de Juan Pablo Bonet Madrid’de Reducción de lasletras y arte para enseñar a hablar a losmudos (Dilsiz insanlara konuşmayı öğretmek için harflerin ve sanatın indirgenmesi) adlı kitabı yayımlamıştır.
Bu işaret dili sesbilgisi ve parmak alfabesi ile sağır insanlar için oral eğitim metodu sunan ilk modern ilmi eser olarak kabul edilir.
Britanya’da parmak alfabesi gizli iletişim, halka hitap etme ya da sağır insanların iletişimi gibi amaçlar için kullanılıyordu.
1648’de John Bulwer “Usta Babington” adlı kişiyi parmak alfabesinde ehil bir sağır, “parmak eklemlerinde gayet başarılı” ve karısıyla dokunsal işaret yöntemini kullanarak kolaylıkla anlaşabilen birisi olarak tanımlamıştır.
1680’de George Dalgarno kendi sağır eğitim metodunu ve harflerin sol eldeki eklemlere ve avuçtaki bölgelere tekabül ettiği eklemsel bir alfabeyi içeren Didascalocophus, or, The deaf and dumb mans tutor (Didascalocophus ya da Sağır ve dilsizlerin eğitmeni) adlı kitabını yayınlamıştır.
Eklemsel sistemler işiten insanlar tarafından bir süre kullanılmıştı ve bazıları bu sistemin Ogham alfabesine kadar gittiği hakkında tahminlerde bulunmuştur.
Modern iki elli parmak alfabelerinde sessiz harflerin ilk görünüşü 1698’da anonim bir sağır tarafından yayınlanan Digiti Lingua (Parmakların Dili) kitapçığında bulunur.
Parmak alfabesinin gizlilik veya tamamıyla eğlence amaçlı kullanılabileceğini öne sürmüştür. Dokuz harf daha önceki alfabelerde de bulunabiliyorken on yedi tanesi tanımlanan yirmi altı el şeklinin iki setinde bulunabilir.
Charles de La Fin vücutta gösterilen bir yerin baş harfinin bir harfi göstereceği, sesli harflerin de diğer İngiliz sistemlerindeki gibi parmak uçlarından gösterilebileceği bir sistemi sunduğu kitabını 1692’de yayınlamıştır. Bunu hem İngilizce hem de Latince için yapmıştır.
1720’ye geldiğimizde, İngiliz parmak alfabesi şimdiki formuna neredeyse yaklaşmıştı. Bu alfabenin selefleri Hindistan, Avustralya, Yeni Zelanda, Uganda ve Güney Afrika gibi eski İngiliz kolonilerinde ve Yugoslavya, Karayipler’deki Büyük Kayman Adası, Endonezya, Norveç, Almanya ve Amerika Birleşik Devletleri gibi yerlerde de sağır toplulukları tarafından kullanılmıştır.
Fransız Charles-Michel de l’Épée şimdiye kadar Fransa ve Kuzey Amerika’da büyük ölçüde aynı kalan alfabesini 18. yüzyılda yayınladı. 1755’te, Abbé de l’Épée Laurent Clerc’in tartışmalı olarak en ünlü mezunu olduğu sağırlar okulunu Paris’te kurdu. Clerc, Thomas Hopkins Gallaudet ile 1817’de Hartford Connecticut’ta Amerikan Sağır Okulu’nu (American School for the Deaf) kurmak için Amerika’ya gitti.
Gallaudet’in oğlu, Edward Miner Gallaudet 1857’de Washington, D.C.’de sağırlar için bir okul kurdu, okul 1864’te Ulusal Sağır-Dilsiz Koleji (National Deaf- Mute College) oldu. Şimdi Gallaudet Üniversitesi olan okul, dünyada sağırlara sosyal bilim alanında eğitim veren tek okuldur.
1869: Amerika Birleşik Devletleri’nde ilk şehir okulu olan Horace Mann İşitme Engelliler Okulu kurulmuştur.
Dünyada 1880 yılında, Milano Kongresinde işaret diliyle eğitimden vazgeçilmiş ve sözel eğitime geçilmiştir. Ancak 1960’lardan sonra işaret dilinin öğretimi dünyada yeniden yaygınlaşmaya başlamıştır.
Fatih Sultan Mehmet döneminde sarayda ilk kez dilsizler görevlendirilmiştir.
Uluslararası İşaret Dili, eski adıyla Gestuno, genellikle Deaflympics gibi uluslararası sağır etkinliklerinde ve Dünya Sağırlar Federasyonu’nun toplantılarında kullanılmaktadır.
Türkiye’de İşaret Dili
Türk İşaret Dili’nin (TİD) kökeni kesin olarak bilinmese de varsayımsal olarak kökü Osmanlı saraylarında bulunan sağırlara dayandırılmaktadır. Fatih Sultan Mehmet’ten beri sarayda sağırların olduğu ve bazı işiten insanların kendi aralarında da işaret dilini konuştukları biliniyordu.
Eğitim konusunda ilk çalışmalar II.Abdülhamit döneminde yapılmıştır. Bu dönemde sağırlar için çeşitli yerlerde sağır okulları açılmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında açılan okullar oralist metotla çalışmaktaydı, fakat 2000’li yıllarda bu metodun terkedilmesiyle, Türkiye’de bulunan okullar işaret dilinde eğitime geçti.
1923 yılında İzmir’de engelliler için okul açılmış ve sözel eğitim verilmiştir.
1944 yılında Süleyman Gök’ün girişimiyle Sağır Dilsiz ve Körler Okulu açılmış, 1953 yılında Milli Eğitim Bakanlığına devredilmiştir. Bu tarihten sonra, Türkiye’de 1953 yılında işaret dili öğretimi yasaklanmıştır. 1992 yılına kadar bu konuda hiçbir çalışma yapılmamıştır. Diğer ülkelerde işaret dili adına önemli gelişmeler yaşanırken Türkiye’de hiçbir gelişme yaşanmamıştır. 1995 yılında MEB tarafından hazırlanan bir kılavuz ile bu alanda çalışmalara başlanmıştır.
1984 yılında TRT televizyonda İşitme Engelliler Haber Bültenini Türk İşaret Dili ile yayımlamıştır.
Türkiye’de ne kadar işitme engelli bulunduğuna dair çelişkili raporlar vardır. Birleşmiş Milletler raporuna göre bu sayı 2,5 milyondur. Ancak Milli Eğitim Bakanlığı 1998 Bütçe Raporu’na göre ülkemizde sadece 400,000 işitme engelli bulunmaktadır. Yine aynı rapora göre bu nüfusun 120,000’ini çocuklar oluşturmakta ve sadece 7,000’i okula gitmektedir.
İşaret Dilinin Önemi Nedir?
Engelli kişilerin kendilerini ifade edebileceği tek dil olma özelliği taşımaktadır. İşitme engelli bireylerin sosyalleşme ve kendini ifade edebilme hakkı kazanmalarını sağlamak adına işaret dilini bilmek gerekir.
İşaret dili; geçmiş zamandan günümüze dek bilinen dillerin yanı sıra konuşma ve işitme engelli bireyler açısından kullanılan bir iletişim aracı olarak da tanımlanmaktadır. Bu araç; iletişim bakımından oldukça önemli olup, yalnızca engelli bireyler arasında değil, onlar ile iletişim kurmayı isteyen kişiler açısından da öğrenilen bir dildir.
Tarihsel gelişim olarak oldukça eski dönemlere dayanan işaret dili; günümüzde pek çok alana yayılıp, zorunlu bir hale gelmiştir.
Engelsiz dünya felsefesi ile yola çıkılan bu iletişim tipi, her geçen gün daha çok bilinçlenen toplumlar açısından kabul görmeye başlamıştır. Bu durum ise; daha bilinçli olunmasına katkı sağlamıştır.
Günümüzde pek çok sektör, kuruluş ve kurum, okul engelli öğrenci ve çalışanlarla beraber toplum bilincini en üst düzeye çıkarmıştır. Bu konu hakkında alanların yardımıyla pek çok üniversite çapında işaret dili ders şeklinde verilmektedir. Günlük hayatta; hastane, spor salonları, tapu, vergi dairesi, Adliye, Emniyet, kamu çalışma alanları gibi pek çok kurumda gereksinim duyulan bir dil haline gelmiştir.
İşaret Dili Eğitimi Nedir?
İşaret dili; işitme engeli olan kişilerin aralarında iletişim kurmaya çalışırken mimiklerini ve ellerini kullanıp oluşturmuş oldukları görsel bir dildir. İşaret dili; duygu ve düşünceleri ifade etme şekli olarak da tanımlanabilir.
İşaret dili eğitimi; ülkelere ve bölgelere göre farklılık gösterebilir. El, kol, jest ve mimiklerle oluşturulan işaret dili, bütün insanlar açısından öğrenilmesi gereken bir dildir. İşaret dili eğitiminde kullanılan en önemli unsurlardan biri el ve yüz hareketlerini kullanma şekillerini öğrenip karşıdaki bireyi anlamaktır.
İşaret Dilinin Genel Özellikleri
I. İşaret dili evrensel değildir.
II. İşaret dilinde, gramer yapısı vardır.
III. Soyut sözcükler adına kullanılan tüm işaretler, ortak bir şekilde kullanılır. III. Beden dili ise; bu sözcüklerin anlaşılmasında çok önemli bir yer tutar.
IV. İşaret dili, çok zor yapıya sahip bir dildir.
V. İşaret dilindeki farklılıklar, ülkelere göre değişkenlik gösterir.
VI. Soyut kavramlar için kullanılan işaretler ortaktır ve bu kavramların anlatılmasında beden dili de oldukça önemlidir.
VII. Ülkelerin farklı dilleri olduğu gibi farklı işaret dilleri vardır.
VIII. İşaret dilinde çoğunlukla ek kullanılmamaktadır.
IX. Sözel dillerde olduğu gibi işaret dilinin de erken yaşlarda öğrenilmesi daha faydalı ve kalıcı olmaktadır.
X. İşaret dilini kullanırken yüz mimiklerimizi de kullanırız.
XI. İşaret dilinde aynı işaret birden çok anlama gelmektedir ama hangi anlama geldiği cümlenin gidişatından anlaşılmaktadır.
Türk İşaret Dili Bayramı
Türkiye’de ilk defa Türk Dil Kurumu’nun 2007 yılında düzenlediği “Birinci Türk İşaret Dili Çalıştayı” ile 7 Haziran Türk İşaret Dili Bayramı olarak ilan edildi.