DİKSİYON GELİŞTİRMEK İÇİN TEKERLEME ÖRNEKLERİ

Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!

DİKSİYON İÇİN TEKERLEME ÖRNEKLERİ

Koca kokoz kokainman kokorozlana kokorozlana Kazablankalı kozmonot Köstler’e: Kök, kok, köken, kokot, kök sökmek, kokoreç, kökmantar, köknar, köçekçe, körkandil, krematoryum, kösnüklük ne diye sormuş.

▪ Kokorozlanan koca köstek, kostak kostak kostaklanmış, kök sökmek, kösnül kösnül bakmak da ne oluyor, demiş.

▪ Yalancıoğlu yalıncık Yayla Dağı’nın yahnisini yağsız yiyebilirse de Yayla Dağı’nın yağlı yoğurdundan, Yüksekova’nın yusyumru yumurta yumurtlayan tavuklarından, bir de yörük ayranıyla yufkasından asla vazgeçemez.

▪ Yitik yerleri yollarda yorgunluktan uykusuzluktan yıkıla yıkıla yürüyerek yangın yörelerinden sonra yakalayabildiler.

▪ Bu yapıyı yıkıp yapsak da mı otursak, yoksa yapmadan otursak da mı yıkıp yapsak?

▪ Güneyli girgin gammaz Galip Gavurdağı’nda güpegündüz galeyana gelmiş de, Gülgiloğlu Gaziantepli Gazup gazinocuyu Gölköylü gitaristle birlikte Gümüşhane’ye göndermiş.

▪ Geçen gece Gemerek’ten Gediz’e gelen Gebzeli gezginci gizemcilerden gitarist general Genzel, gençlere gerçekdışılıkla gerçeklik dışı ilişkiler arasında ne gibi bir geçerlilik gerçekliliği olduğunu sordu.

▪ Gül dibi bülbül dili gibi, gül dibi bülbül dili…

▪ Galata Kulesi kapısı karşısındaki kuru kahvecinin gıgısı çıkık, dişi kırık kurbağa kafalı, karakoncoloz kalfası halkı karışıklığa getirip kahveye kavruk kakula kırığı kattı.

▪ Bu yoğurdu mayalamalı da mı saklamalı, mayalamamalı da mı saklamalı?

▪ Sizin damda var beş boz başlı beş boz ördek, bizim damda var beş boz başlı beş boz ördek. Sizin damdaki beş boz başlı beş boz ördek, bizim damdaki beş boz başlı beş boz ördeğe, “siz de bizcileyin beş boz başlı beş boz ördek misiniz”, demiş.

▪ Değirmene girdi köpek, değirmenci çaldı kötek; hem kepek yedi köpek, hem kötek yedi köpek.

▪ Hahamhanede hahambaşı hahamı homur homur homurdanır görünce, hemencecik heyecanlandı, hızlandı, hoşnutsuz, hırçın hırçın giderken birdenbire karşısında beliriveren Hôllândalı Helga’ya: Hah tamam! Haydi, hohla, hemen hoh de bakayım! dedi.

▪ Titiz, temiz, tendürüst dadım, tadını tattığı tere demedini dide dide dağıttı da, hiddetinden hem dut dalında takılı duran dirilti düdüğünü öttürdü, hem de didine didine dedim dedi, dedim dedi, dedi durdu.

▪ Üstü üç taşlı taç saplı üç tunç tası çaldıran mı çabuk çıldırır, yoksa iç içe yüz ton saç kaplı çanı kaldıran mı çabuk çıldırır?

▪ Safranbolulu Safinazla Salihlili Salih Sivrihisar’da soğuk almışlar, sinüzit olmuşlar, sonra sımsıkı sarınarak söylenmesiz Seyitgazi’ye varıp, sarımsaklı suteresini susarımsağı ile karıştırarak suyunu süzmüşler.

▪ Sen seni bil, sen seni, bil sen seni sen, seni bil, sen seni, bilmezsen sen seni, patlatırlar enseni.

▪ Şiş şişeşi şişlemiş, şişe, keşişe, şiş demiş.

▪ Iğdır’ın ığıl ığıl akan ılıman ırmağının kıyıları ıklım tıklım ılgın kaplıdır.

▪ Üç tunç tas has kayısı hoşafı.

▪ Al bu takatukaları, takatukacıya takatukalatmaya götür. Takatukacı takatukaları takatukalamam derse, takatukacıdan takatukaları takatukalatmadan al gel.

▪ Elalem bir ala dana aldı, ala danalandı da; biz bir ala dana alıp ala danalanamadık.

▪ Eller bazlamalandı da biz bazlamalanamadık.

▪ Şu karşıda bir dal, dalda bir kartal; dal sarkar, kartal kalkar; kartal kalkar, dal

sarkar. Dal kalkar, kartal sarkar, kantar tartar.

▪ Şu karşıda kara kuru kavak, karardın mı ey kara kuru kavak, sarardın mı ey kara kuru kavak!

▪ Bu yoğurdu sarımsaklasak da mı saklasak, sarımsaklamasak da mı saklasak?

Büyük büyük büyülteçli, babacan Babaeskili bonboncu Bilal’le Bigalı bıngıldak

Bahir’in bön bön bakışlarına, bomboş büyülü, büyük büyük laflarına kızıyordu. Bir berbere, bir bibere bre berber beri gel biber al, diyordu.

▪ Sazende Şazi ile Zifos Zihni zaman zaman sizin sokağın sağ köşesinde sinsi sinsi

fiskoslaşarak sizi zibidi Suzi’ye sonsuz ve sorumsuz bir hayasızlıkla ikide bir şikayet ederler.

▪ Cüce Çinici celalli hoca Çebi, geceleri içki içince gizlice marpuççular içindeki

züccaciyelere gidip, içi Çince yazılı cevizcikleri ciro için iç içe geçmiş cicili bicili üç çeşit biçimsiz civalı cam çubuğu cepceğizine indirdi.

▪ Cırcır böceği çeneli ciciannenin çıtır pıtır kızının çıtı pıtı çıtkırıldım çocuğu için çıtı pıtı hanım, ciciannesine çatmış, çıkışmış.

▪ Sason’un susuz sazlıklarında sadece soğanla sarımsak yetişebileceğini söyleyen

Samsunlu sebzecilerin sözüne sizler de sessizce ve sezgilerinize sığınarak inanabilirsiniz.

▪ Ilım ılınan, ılıcalı ılıcalı akan ılık Iğdır Irmağı’nın kıyıları ıkır tıkır ığrıp ağaçlarıyla kaplıdır.

▪ Okmeydanı’nndan Oğuzeli’ne otostop yap; Oltu’da volta at, olta al; Orhangazi’de

Orhanelili Orhan’a otostopçuluk öğret, sonra da Osmancıklı Osman’a otoydu, fotoydu lotoydu, say dök.

▪ Oluklu’dan Kozlu’ya, Kozlu’dan Oğuzeli’nin Otçuk Otogarı’na oba oba, ot toplaya toplaya Posoflu Osman’ın ocağına vardı.

▪ Ulubatlı utangaç Ulaş’a uğursuz Ulunay’ın uzun uzun uzattığı urganı uğraşa uğraşa aldı.

▪ Talihli Tahir’in titrek Tevfik’i ters türs söz ederek tir tir titretmesi tahin ve tahıl işini Turhallı tombul, tuhaf Turhan’a vermesi doğru mu?

▪ Tokmakçı tokmağını tokmaklattırıyor mu, tokmaklattıramayıp topuzcudan topuz yiyor mu?

▪ Topal Talip’le Tophane’li Tahsin, tahteravalli tahtasından tepetaklak tortop taşların ortasına düştüler de, ne tahteravalli tahtasını tazmin ettiler, ne de tahteravalli tahtasını tamir ettiler.

▪ Taşlı tarladaki terasta talaşlar tutuşunca başlayan telaş, talaşların tamamıyla ve büsbütün tutuşmasıyla artmış. Tutuşan talaşları görüp tellaklar telaş ettikçe talaşlar tutuşmuş, talaşlar tutuştukça tellaklar telaş etmiş ve terasın trabzanına tutunmuş

bakan Trabzonlu teşrifatçı titiz Tahsin Tevfik, talaşlar tutuştukça telaş eden tellaklara boşuna telaş ediyorsunuz, demiş.

▪ Jurnâlci Jale ile jenaratör Müjgân, Japonya’dan jilet, jant, jet, jambon, jelatin, jartiyer, jeton, jarse, Japongülü getirdiler.

▪ Jale’nin jurnâlci Jilet Japon’u jambon, jeton, jarse istedi.

▪ Nobran Nadir’in Nallıhan’da naneruhu, nalın, narenciye, nergis alıp sattığı, namlı

Nesrin’e de nazikâne nazım, nesir, nesep, nesiç, nemelâzımcılık, nezaket, nikelâj,

nüans, nümayiş, nukut, noel, nöbet şekeri üzerine nutuk attığı söyleniyor.

▪ Namlı Nallıhanlı Nesrin’in nalınlarını nazikâne nergis satan nöbetşekeri alan

Nezaket’e vermesine ne dersin?

▪ İbibiklerin ibibiklerini iyice iyileştirmek için İstinyeli istifçi İbiş’in istif istiridyeleri

mi, yoksa, İskilipli İspinoz işportacı İshak’ın işliğindeki ibrişimler mi daha iyi,

bilemiyorum.

▪ İbiş’le Memiş, mahkemeye gitmiş, mahkemeleşmiş mi, mahkemeleşmemiş mi?

▪ İnim inim inleyen ibiliklerin, ibibiklerin ibiklerini ibrişimli iplikle ipil ipil istifleyen

İskilli İskilipli’nin işliğinde toplandık.

▪ Be birader buraya bak… Başı bereli, burma bıyıklı beti benzi bembeyaz, beberuhi

boylu Bilal’in burnuna biber kaçırıp, bir bebek gibi bar bar bağırması, bir bakıma hoş,

bir bakıma boş, berbat bir hal değil midir?

▪ İbrikleri icat eden içli idealist İffet, ihtiyar ikiz ilerici imparatoru, İncirlili ipekçi iri

İspanyol’un işaretli iti ile iz sürüp iyice izledi.

▪ Eğer, Eleşkirtli eleştirmen Eşref ile Edremitli Bedri’yi Ege’nin en iyi eğercisi

biliyorlarsa, ben de en iyi Ermenekli Erdem, Ergene’nin en iyi elektrikçisidir, derim.

▪ Ertenekli Örtenekli, Ergene’nin ecesi, Esentepe’nin eğlencesi, Erdenler erkete

Erdem’le bize geldiler.

▪ Ezineli emin Emin’in kızı ellilik Emine, bir eli ile mendilini salladı, bir eli ile elli

bine el eyleyip zengin oldu.

▪ Erzurumlu Efruz Efendi’nin evde kalmış, evlenmemiş ebesi, Edirne emini İskender

Efendi’ye, “evet” deyip evlenmelide mi ev edinmeli, yoksa evlenmemelide mi ev

edinmeli.

▪ Ebe Ecel, edepli Efe egemen eğitimde ejderli ehliyetini ekleyerek ellerini emeklinin

entrikacı spekürcü erkek esmer eşine etejerli evinde eyvah diyerek ezberletti.

▪ Ecelerin Eceabat’taki evlerindeki tekir kedi, tenceredeki elli dirhem eti kendi

kendine yedi.

▪ Özbeöz’ün özbeöz Ödemişli öngörülü öğretmeni Özgüraslan ile Özgülaslan özellikle

özerk ön öğretimde öylesine özverili övünç verici ve övgüye değer kişiler ki, hani tüm

öğretim örgütleri içinde en özgün örnek onlardır, diyebilirim.

▪ Özüne özgü özverili Özgür’ün özellikli özerk öğretiminde ödenekli örnek

çalışmalarına ozan Özakman da ortak oldu.

▪ Ürdünlü ünlü üfürükçü Üryani, Ünye, Ürgüp üzerinden ülküdeşlerine, üstüpü,

üstübez, üvez, üzüm, üzengitaşı ve üzünç götürürken, Üveyik’ten ürüyerek,

üvendirlerini sürüyerek yürüyen üçkağıtçıların ürküntü üreten ünü batasıca

ünlemleriyle ürküverdi…

▪ Üveçli Üvezli, Ürgüplü üzümcünün üzüm üzüm üzülen, süzüm süzüm süzülen Ünyeli

üzengili güzelini üvendireyle ürüye sürüye götürdü.

▪ Farfaracı Fikriye ile favorili faso fiso Fahri, Fatsalı Fatma’yı görünce, fesleğenci

feylesoy Feyyaz’ı fındıkçı Ferhunde’yi anımsatarak feveran ettiler.

▪ Hakime hakem, hakeme hakim gerek.

▪ Halam halhallarla halkaları, halatları hallaççıya verdi.

▪ Pohpohçu pinti profesör pofur pofur pofurdayarak hınçla tunç çanak içinde punç

içip pülverizatör prospektüsünü papazbalığı biblosunun berisindeki papatya buketinin

bu yanına bıraktıktan sonra palas pandıras Pülümür’le Pötürge’den getirdiği porsuk

pötikare pöstekiyi Paluluların pıtırcık pazarında partenogenez pasaparolasıyla

pervasız pervaz peyzajını ve peronospora pestenkerani pestilini posbıyıklı pisboğaz

pedagoga Pınarbaşı’nda beş peşkirle peş peşe peşin peşin peşkeş çekti sonra da

pılısını pırtısını topladı.

▪ Pingpong, pingpong, pingpong! Piyano pingpong! Piyano pingpong! Piyano pingpong!

Piyano pingpong! Ping!… Pong!… Pong!… diyerek Posof’un pisipisi otundan yapılma

piştovsu piposunu tüttüre tüttüre petalinise doğru paytak paytak yürüyüp gitti.

▪ Pötürgeli pompacı pimpirik Pusat’ın posbıyık mı pisbıyık mı oğlu Pulumurlu Pınar’la

Pasin’e gitmiş.

▪ Marmara’daki Karmarişli mermerciler mermerciliği meslek edinmişler, ama

Mamak’taki mamacılar manyetizmacılıkla marmelatçılığı meslek edinememişler.

▪ Marmaris’ten Marmara’ya maviş maviş menevişli mermerlerle mermerciler,

mamacılar ve marmelâtçılar mırın kırın, mışıl mışıl gittiler.

▪ Cumaları cumadan cümbür cemaat cicili bicili, cücüklü cacıklı cingöz, candan ciltçi

Cemal’in cumbalı evine koşardık.

▪ Cinlerin civcivleri çın çın sessizlikten çıkıp çinili köşkün camlarında cikciklediler.

▪ Issız Sivrihisar’ın sarsıntısız şosesi üstünde zırıltısız sızıltısız bir yaz köşesi seçip

sazsız, cazsız ve susuz, içkisiz sırf sosisonla işsiz bir yaz sürmek isteyişimizin sırrını

sezişinize serzenişsizce sustum.

▪ Şu köşe yaz köşesi, şu köşe kış köşesi, ortada boş su şişesi.

▪ Kikirik kuşçubaşının kilimci kirlozu kuşbaz Kurut Kuşadası’na kukumav kuşu götürüp

kişiliksiz kuskusluya vermiş.

▪ Ocak kıvılcımlandırıcılarından mısın, kapı gıcırdatıcılarından mısın? Ne ocak

kıvılcımlandırıcılarındanım, ne kapı gıcırdatıcılarındanım.

▪ Çapakçurlu çapaçul çarkçıbaşı çaylak Zülküf, Çatalcalı çakmakçı çivit Cahit’e: -

Behey çaçabalığı çepiç, çerçi, çakaloz, çayırhorozu, çöpçatan, çurçur, çirişotu

demiş.

▪ Kınıklı, kılıbık kırpıntı Kıyasettin, Kırımlı kılkuyruk kıtmiri kıkır kıkır kıkırdatarak

küskütük küçümen küfeci külhaniyle külüstür Kürşat’ı külünklü küngür üstüne

küttedek devirdi.

▪ Kırıkhan’daki kırıkçı kırçıl Kıvanç’ın kırgın kırıkçısı, kırmızı kırda kıkır kıkır

kıkırdayarak Kırımlı kıkırdakçının kızıl kırlangıçlarını besliyormuş.

▪ Kürkü kürke kürkçü ular; kürekçi kürekle kürür karır; kürsü ile kürdan, kürkas, kürit

ile küskün, küskütük, kürtün, küriyumla kürevi apayrı.

▪ Kıkır kıkır kıkırdayan küfeci, külüstür Kürşat’a küfür etti.

▪ Kırk kırık küp kırkının da kulbu kırık kara küp.

▪ Paşa tası ile beş tas has kayısı hoşafı

▪ Şemsi Paşa Pasajı’nda üç tas has kayısı hoşafı…

▪ Şu şosenin, serili serseri resimleri şasisinin şoşonsuz taşımasına şaşarsınız da,

şosenin sansarlaşmış suratlı dişsiz şaşı anası onun şu son şansına şaşmaz mı

sanırsınız?…

▪ Şu dağda beş boş eşek, beşi de bez yüklü besili beş boz eşek.

▪ Cemil, Cemile, Cemal cumaları cilacı cüce Canip’in cicili bicili cumbalı ciltevinde

cümbür cemaat cacıklı civcivle cücüklü cacık yerler, sonra da Cebecili cingöz

coğrafyacının cinci ciciannesinin cırcırböceğini dinlerler.

▪ Felemenkte Felemenklerin Felemenkçe mi konuştuklarını düşüne düşüne fertliği

çektiler.

▪ Fermanlı fabrikatör farmason Fuat, filden, fiilden, fısıltıdan, fosildan, flütten,

filitten, fötrden fellik fellik kaçar.

▪ Fasa fisocu Fikret, Fatsalı ile fesleğenci Feyyaz’ın fındıkçı Ferhunde’si Felemenk’e

fink atmaya gittiler.

▪ Çal çene çalgıcı çingene çarşıda çerçi cincinin çaldığı üç çift çerçeveyi camcı

Celalettin’e önce çıtalattı da mı çiviletti, önce çivilettide mi çıtalattı?

▪ Kara kazın kısa kayışını kasışına kızmayışına şaşmışsın da, kuru kazın kazışıp kayışı

kazısına şaşmış kalmışsın.

▪ Kilisli kikirik kilimci, Kilizman’daki kilitli kilisede kimliğini kimseye sezdirmeden,

kucak kucak kuskuslu kuşkonmazı kukumav kuşuna, kişiliksiz kulağakaçan kirli kirloz

kirpiye de, Kuşadası’nın kuşhanesindeki kuşbaşlı kuşbazla birlikte önce kişnişli

kuşüzümünü, sonra da Kumla’nın kumlu kumlu kuşkirazını yutturmuş.

▪ Çatalağzı’nda çatalsız Çatalcalı çatalcının çarpık çurpuk çançiçeğine çalçene

Çoruhluya çarptırmasına, ne dersin?

▪ Çarık çorap dolak, ben sana çarık çorap dolak mı dedim?

▪ Çatalca’da topal çoban çatal yapar, çatal satar. Nesi için Çatalca’da topal çoban

çatal yapar çatal satar? Kârı için Çatalca’da topal çoban çatal yapar çatal satar.

▪ Çapakçurlu çipil Çatal’ın çar çur ettiği çil çil liraları çöpçatan çakmakçının çivitçi

kızı iç etmiş.

▪ Hayrabolulu hamamzade Hamitle, Hayrettin’in hanımı Halide Harputlu, has undan

hamur açıp Halâskârgazi’de hassa alayından müteakit hamurkâr Hüsnü Hayrettin ile

halası Hayrünisa Hanım’ın hem hayretine sebep oldu, hem de hayranlığını kazanıp

hayır duasını aldı.

▪ Batı tepede tahta depo dibinde beytufet eden putlu dede tekkesinden matrut bitli

Vedat, dar derede tatlı duttan dürülü pide yutup pösteki dide dide dört ayda dört

türlü derde tutuldu.

▪ Bir pirinci birinci buluşta bir inci gibi birbirlerine bağlayıp, Perlepe berberi

bastıbacak Bedri ile beraber Bursa barına parasız giden bu paytak budala, babası

topal Badi’den biberli bir papara yedi.

▪ Baldıran dalları ballandırılmalı mı, ballandırılmamalı mı? Sonra o bala daldırılan

baldıran dalları dallandırılmalı mı, ballı dalla dallandırılmamalı mı?

▪ Tahrilli ve talihli tentürdiyotçu tetik Tahir’le tahterevallici tekinsiz Tevfik’in

talimhanede ters türs konuşarak terter tepinip tir tir titremeleri Turhallı tombul

Turgut’u tıpış tıpış tosbağa sokaktaki tömbekçiye doğru yürüttü.

▪ Nargileli Nuri, nameci Nilüfer’e nargilesinden ne nameler dinletmiş.

▪ Lehistanlı lûngur lânfır likorinoz lâfebesi, lôstromo, Lüleburgazlı Leylâ ile Lâlelili

Lâle’ye leblebi ile likör ikram etmiş.

▪ Cahit Halep’e gidecekti, bir deste kaşık alacaktı, ucunu alacalatacaktı. bilmem aldı

alacalattı, bilmem aldı alacalatacak.

▪ Mehmet’in mercan tesbihini imamelemeli mi, imamelememeli mi?

▪ İbiş’le Memiş, iş miş dememiş, itişmiş, kavga etmiş, mahkemeye düşmüşler,

mahkemeleşmişler. İş miş dememiş, itişmiş, kavga etmişlerde mi mahkemeye

düşmüşler; iş miş demiş, itişmemiş, kavga etmemişlerde mi mahkemeye düşmüşler?

▪ Vırvırcı Vedia ile vıdıvıdıcı Veli, velinimeti vatman Vahit’e vilayette veda edip

Vefa’ya doğru vaveylasız, velevasız velespitle volta vururlarken voleybolcu Vatran,

virtüöz Vicdani ve Viranşehirli vatansever, viyolonselist Vecibe ile karşılaştılar.

▪ Vıdıvıdıcı ve vırvırcı Vanlı Veli’nin Vefalı vatandaşı Vahit vatanseverine veda edip

vilayette vola vura vura, vayvaycı Vicdani ve Viranköylü Vahap’la karşılaştı.

▪ Vefasız Vahap, farfara fırıldayışlı vefalı fırıldağını vınlayan yele fırlatan Veli’nin de

vaktiyle vefalısıymış.

▪ Babaeskili babacan Bahri Beberuhi Bedri ile bıyıksız bıçkıcı bıngıldak Bigalı bikes

Bahri’nin Bigadiç’teki bonbon banmarşesine varmışlar, oradakilerin yüzlerine bön

bön bakarak, büyülü büyük buhurdanlığı buğulu buğulu boşaltıp bomboş bırakmışlar,

sonra da Bodrum’da gözden kaybolmuşlar.

▪ Bir berber bir berbere bre berber gel beri beraber bir berber dükkanı açalım, demiş.

▪ Şavşatlı Şaban, şarkışlalı şipşakçı Şekip, bir de şıp sevdi Şehime Şişhane’den

şeytankuşu mu, şömine masası mı, masa şemsiyesi mi, şoşon mu, şezlong mu ne, bir

şeyler almaya gittiler.

▪ Lüpçüler, lütfen lüzumlu lüzumsuz lâkırdıları bırakın da lüferlerinizi yiyin,

lülelerinizi tüttürün.

▪ Lângır lûngur lâflamadan leblebiye lâfebeliği, lüpçülüğü lüplemeden Leylâ’dan

Lâle’yi sorun.

▪ Ramazanda Rizeli Remzi rüküş Rümeyşa’ya rastlamış da: römorkör, riziko, rokoko,

Ruhülkudüs, rüzgârgülü, rıhzır, rehabilitasyon, rızk, rot, rop, rint, ring, ray ve

radyoaktivite nedir diye sormuş.

▪ Abana’dan Adana’ya abarta abarta apar topar ahlatla ağdalı avuntucu ahmak

Ahmet’in avandanlıklarını aparanlardan Acar Abdullah ile Aptal Abdi akşam akşam

bize geldi.

▪ Al bu takatukaları, takatukacıya takatukalatmaya götür. Takatukacı, takatukaları,

takatukalamam derse takatukaları takatukacıdan takatukalatmadan al getir.

▪ Adalardan adalara adanan Adanalı Abroşun abarta abarta, Ahlatlı ağdacının

avutucu, avuntucu, ahmak, aptal Abdurrahman’ın apraşı ağır ağır gidiyordu.

▪ Zonguldaklı Zaloğlu Zöhre’nin kızı Zuhâl, zibidi Zeki’yi ziyafette zil zurna görünce

zıvanadan çıkmış. Beri bak zibidi zeki, demiş: Sen zevç değil, zahiren zahireci, zalim,

zevzek, zikzaklı, züğürt, züppe, zırtapozun ve de zerzevatın, zırzopun tekisin!

▪ Zamanı gelsin diye, samanı saklayan Zihni, saatinin zemberiğinden saman sarısı

seslerin serpildiğini hissedince zır zır ağladı.

▪ Sedat Tınaz’ın bütün tasası suratsız teyzesine rastlamadan önce set üstünde sırtını

zerzevat sepetinin pis tepesine sürten sıska sülük tazısını tuz tortusu tütsüsüne

tutmasıydı.

▪ Zerzevatçının sepetini sıska sülük, tatsız, tuzsuz, sert sırtlı biri zigzaglar çizen tazı

gibi taşıyordu.

▪ Dadaylı dayımın Dodurgalı düdük deli dedesi, diline doladığı debdebeli dedim

dedisiyle, dırdırını dilinden düşürüp de bir kez olsun doya doya düden diyemeden,

düdenin dallara doldurduğu doyumlu yemişlerden doyasıya yiyemeden dar dünyadan

göçüp gitti.

▪ Dilenci dalları dama düşürdüğü için mi dövüldü, dama düşen dalları diline doladığı

için mi dövüldü?

▪ Düşkün düşündeş düşünselde düşçü düşünsellikle düşünceleme düşselliğini düşünden

düşüremez. Düşürürse eğer düşüncelik düşüncesizlikle düşündürücü bir düşünsellik

kazanır.

▪ Vedat’ı caddede durdurdum da dedim ki: Şu dar dünyada delilerle dertli dedeler

içinde didindin durdun da kendi derdini döküp dereden tepeden dört çift lakırdı

edecek bir hemderdi neden bulamadın?

▪ Damdan geldim, dedem dedim, demli çay istiyor.

▪ Keşmekeşli kekeme Kerim, Kendirlili ketenhelvacısına, kemik, kekik, kendir,

kenevir sattı.

▪ Karaburunlu kabadayı Kadir, kafakâğıdını Kadirlili kadir bilmez kapkaççı Kasım’la,

Kahire’deki Kalecikliler kahvehanesinde kalamarla kafuru satan kaparozcu

Kuzguncuklu Kozmonot Kâzım’a kaptırmış.

▪ Didim didim dit dedim dedeme, dom dom konuşma.

▪ Dum dum kurşunu dum dum değil dom dom patlar.

▪ Dım dım da dım dım, dım dım da dım dım, dım dım da dım dım, ben bu dımdımdan

bıktım.

▪ Dombaylı dümbül düdük dümbelekçi düdükçünün debdebe delisi dadaylı dedikoducu

didaktik dedesi Dodurgalı didikçi dudu dadısı ile dudaksıllaştırmadıkları için durup

dinlenmeden dadadididödödududüdüdododıdı dedi durdu.

▪ Dört deryanın deresini dört dergâhın derbendine devrederlerse, dört deryadan dört

dert, dört dergâhtan dört dev çıkar.

▪ Dedemanda dayımın düdük delisi debdebeli deli dolu Doğan, doya doya doydum

demeden, dedim dediye dırdıra düşmeden gitti.

▪ Kendirlili kemençeci kekeme Kerim, kentlerin keşmekeşliğine kesin kes karşı çıkıyor

ve keşke Keşan’da keşkekçilikle kesmeşekercilik yaparak kereste, kerevet, kereviz,

ketenhelva, kendir, kenevir, kemençe, kelem, kekik, keklik satıp kelepircilik ederek

rahatıma baksaydım, diyor.

▪ Kırk kırık küp, kırkının da kulbu kırık kara küp.

▪ A be kuru dayı, ne kuru sarı darı bu darı, a be kuru dayı!

▪ İbiş’le Memiş mahkemeye gitmiş, mahkemeleşmiş mi, mahkemeleşmemiş mi?

▪ Bir tarlaya kemeken ekmişler. İki kürkü yırtık, kel, kör kirpi dadanmış; biri erkek

kürkü yırtık kel kör kirpi, öteki dişi kürkü yırtık, kel kör kirpi. Kürkü yırtık erkek kel,

kör kirpinin yırtık kürkünü, kürkü yırtık dişi kel kör kirpinin yırtık kürküne, kürkü

yırtık dişi kel kör kirpinin yırtık kürkünü, kürkü yırtık erkek kel kör kirpinin kürküne

eklemişler.

▪ Kafakâğıdını kabadayı Kadir’e kaptıran kapkaççı Kasım’ın Kahire’deki kalecikli

kaparozcusu geldi.

▪ Kasımda, Kâzım’la Kasım dayım, daima, sahi, Salih sen sabah sabah sahneden

sahaya Hamit’i sahadan sahneye de Hamide’yi mi yolladın, diye sorar.

▪ Karakış karlıdağı karla kavururken, kaşı kırkık kırk kulaklı Kasım, kırk kırık küp ve

kırkık kırk kuzu ile tokmaklı Kırkız Kalesi kapısında karkasının gerilerini kızgın

kargılarla dağladı.

▪ Kıyma kıyamayan kırık kollu kasap Keramettin, karşıda körkütük kıyma kıyan kasap

Kâmil’den kokmuş kokoreç aldı.

▪ Söyle kızım kızına, o da söylesin kızının kızına, ağlatmasın kızınızın kızı, kızımızın

kızını.
 

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

YKS KİTAPLARI Nazilli Haber