Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
Sevgili anneciğim,
Ne garip; yeni yeni farkediyorum ki, çocukları anne olunca çocuklaşıyor anneler… Ve insan, zamanın nasıl insafsız bir öğütücü olduğunu bu rol değişiminde anlıyor.
Eminim karnındaki ilk tekmemden, hatta doktorların “Bundan sonra ağır kaldırmak yok” müjdesinden beridir iki kişilik yaşıyorsun yaşamı… Doğum odasında bir küçük el saçlarına tutununca değişti herşey ve o el, o saçtan hiç eksik olmasın istedin.
Kimbilir kaç geceyi karyola başuçlarında derin iç çekişler dinleyip hüzünlenerek uykusuz geçirdin, kaç emzirme seansında bitkin uyuyakaldın. O gün bugündür hayatı, bir toprakla çiçeği kadar ortak üretiyor, tüketiyoruz. Yol boyu, kusurlarını hiç görmedik birbirimizin, yeteneklerimizi abarttık, karşılıklı toz kondurmadık üzerimize, kol kanat gerdik… Ben dünyanın en iyi evladiydim, sense tarihin en iyi annesi… Her çiğlikta başucumda biteceğini bilmenin güveniyle büyüdüm. Her derdimde benden çok dertleneceğini bilmenin o bencil alışkanlığıyla ayakta kaldım. Sevginle donandim… Ama sonra birden o korkunç çark devreye girdi ve yaşamın acimasiz kuralı işledi:
Büyüdüm… Senin kollarında “sen” den habersiz, bambaşka bir “ben” çıktı ortaya. Bazen o eski “ben”e hiç benzemeyen bir “ben”… Çünkü farkettim ki anlattiğin masallarin yaşamda karşiliği yokmuş. Kizlar bir prens umuduyla kurbağalari öpedursun, ben her yalanda burnumu yokladim. Şaşirdim. Bostandaki danalarin, isirilmiş lahanalarin ve benzeri pastoral ninnilerin modasinin geçtiğini gördüm sokakta… Söyleyemedim sana… “Yaşamin değiştiğini, eski tecrübelerin artik eskisi kadar geçerli olmadiğini” anlatan kitaplari salonun ortasinda açik biraktim, açip okuyasin diye… Her kuşağin o vazgeçilmez ikilemi depreşti yeniden: “Devir de amma değişti” diye yakinirken ben, sen in beni ilginle boğulduğumdan dertlendim. Bir yeri yaralandiğinda “Anam görürse ne kadar üzülür” diye gizlemeye çalişmak küçük bir çocuk için nasil ağir bir yüktür bilir misin? Acindan çok, O’nda yaratacaği aci, acitir canini… Oysa ne çok acilar paylaştik seninle.. Ve ne çok sevinçler yaşadik beraber… Nasil dar günlerde yardima koşup, kaç şenliğine ortak olduk birbirimizin..? Lakin artik kafesten uçma vaktiydi. “Danalarin girdiği bostan”da ayakta kalabilmenin yolu, tek başina kanat çirpmayi öğrenmekten geçiyordu. Yargiladik birbirimizi bir dönem… Sorguladik…
Canım Annem
Anneciğim, hep sana seni ne kadar sevdiğimi, küçücük yüreğimdeki kocaman yerini anlatmak isterdim. Ama başaramadım. Çünkü hiç anlamaya çalışmadın. Bir gün sana bahçeden çiçek topladım. Bardağa koydum, sana getiriyordum ki, bardak birden bire elimden düştü, kırıldı. Çiçekle sana sevgimi anlatacaktım. Kırılan bardak için o kadar çok bağırdın ki, bir daha kimseye çiçek vermemeye yemin ettim.
Anne, benim küçük yüreğimde herkesi sevecek kadar yer vardı. Ben herkesi çok seviyordum. Ama sen insanların hep kötü olduklarını, onlara güvenilmemesi gerektiğini söyledin. Ben de artık insanları sevmiyorum.
Anneciğim, bir türlü küçük kafam almıyor, bana başkalarına vurmayı sen öğrettin. Ben doğduğumda vurmayı bilmiyordum ki, neden şimdi kardeşime vurmama kızıyorsun. Ben ona vurunca elime vuruyorsun.
Anne, babamı hiç sevmiyor musun? Hep beni onunla korkutuyorsun, onu sevmemi istemiyor musun?
Ben bir şeyi bağırmadan istersem vermiyorsun. Bağırarak istersem veriyorsun, o yüzden ben de hep bağırarak, ağlayarak istiyorum. Hem de dediğini yapmak için bağırmanı bekliyorum. Biliyor musun seni bağırtmak hoşuma gidiyor. O zaman benimle ilgilendiğini düşünüyorum.
Anne sana güzel bir haberim var: Artık yemeklerimi yiyeceğim. Bir an önce büyümek istiyorum. Neden mi? Seninle konuşurken yukarılara bakmaktan bıktım. Artık boynum ağrıyor. Eğer büyümem daha çok sürecekse, neden sen çömelerek benimle konuşmuyorsun? O zaman kendimi daha iyi hissedeceğim. Konuşurken gözlerini görmek istiyorum. Gözlerinin derinliğinde sevildiğimi anlamak istiyorum.
Anne beni neden dinlemiyorsun? Benim çizgi film kahramanlarım, kırılan oyuncağım, kaybolan kalemim neden seni ilgilendirmiyor? Beni de senin şefin, arkadaşının yeni aldığı çanta ilgilendirmiyor… Onları dinlemek istemiyorum. Senin beni dinlemeni, onların benim için ne kadar önemli olduğunu anlamanı istiyorum. Sadece büyüklere ait şeyler mi önemlidir?
Anne, yeni bakıcımı hiç sevmedim. Saçlarımı senin taradığın gibi taramıyor, bana eski bakıcımın baktığı gibi şefkatle bakmıyor. Anne sen bana neden şefkatle bakmıyorsun?
Anne, evdeki eşyaları, sehpayı, kül tablasını, televizyonu kıskanıyorum, onları kırmak, yok etmek istiyorum. Onlar olmazsa, beni daha çok seveceğini düşünüyorum. Hem de rahatça, onları kırma korkusu olmadan evin içinde koşup oynayabileceğim. Onları temizlemek için ayırdığın vakti bana ayırmıyorsun. Demek ki onları benden daha çok seviyorsun.
Anneciğim, evde oynamaktan bıktım. Dışarılarda koşup oynamak, minik su birikintilerine ayaklarımı sokmak, dökerek pasta yemek, elimle makarna yemek, ayranı üstüme dökmek istiyorum.
Anne ben yaşamak istiyorum. ‘Yapma’ların, ‘etme’lerin olmadığı, sevginin çok olduğu, annelerin çocuklarını anladığı bir yer istiyorum. O yeri bulmak için buradan gitmek istiyorum. Belki bir kuşun kanadında, belki bir çiçeğin yaprağında belki de bir balığın akvaryumunda…
Anneye Mektup Nasıl Yazılır
Anneciğim, hep sana seni ne kadar sevdiğimi, küçücük yüreğimdeki kocaman yerini anlatmak isterdim. Ama başaramadım. Çünkü hiç anlamaya çalışmadın. Bir gün sana bahçeden çiçek topladım. Bardağa koydum, sana getiriyordum ki, bardak birden bire elimden düştü, kırıldı. Çiçekle sana sevgimi anlatacaktım. Kırılan bardak için o kadar çok bağırdın ki, bir daha kimseye çiçek vermemeye yemin ettim.
Anne, benim küçük yüreğimde herkesi sevecek kadar yer vardı. Ben herkesi çok seviyordum. Ama sen insanların hep kötü olduklarını, onlara güvenilmemesi gerektiğini söyledin. Ben de artık insanları sevmiyorum.
Anneciğim, bir türlü küçük kafam almıyor, bana başkalarına vurmayı sen öğrettin. Ben doğduğumda vurmayı bilmiyordum ki, neden şimdi kardeşime vurmama kızıyorsun. Ben ona vurunca elime vuruyorsun.
Anne, babamı hiç sevmiyor musun? Hep beni onunla korkutuyorsun, onu sevmemi istemiyor musun?
Ben bir şeyi bağırmadan istersem vermiyorsun. Bağırarak istersem veriyorsun, o yüzden ben de hep bağırarak, ağlayarak istiyorum. Hem de dediğini yapmak için bağırmanı bekliyorum. Biliyor musun seni bağırtmak hoşuma gidiyor. O zaman benimle ilgilendiğini düşünüyorum.
Anne sana güzel bir haberim var: Artık yemeklerimi yiyeceğim. Bir an önce büyümek istiyorum. Neden mi? Seninle konuşurken yukarılara bakmaktan bıktım. Artık boynum ağrıyor. Eğer büyümem daha çok sürecekse, neden sen çömelerek benimle konuşmuyorsun? O zaman kendimi daha iyi hissedeceğim. Konuşurken gözlerini görmek istiyorum. Gözlerinin derinliğinde sevildiğimi anlamak istiyorum.
Anne beni neden dinlemiyorsun? Benim çizgi film kahramanlarım, kırılan oyuncağım, kaybolan kalemim neden seni ilgilendirmiyor? Beni de senin şefin, arkadaşının yeni aldığı çanta ilgilendirmiyor… Onları dinlemek istemiyorum. Senin beni dinlemeni, onların benim için ne kadar önemli olduğunu anlamanı istiyorum. Sadece büyüklere ait şeyler mi önemlidir?
Anne, yeni bakıcımı hiç sevmedim. Saçlarımı senin taradığın gibi taramıyor, bana eski bakıcımın baktığı gibi şefkatle bakmıyor. Anne sen bana neden şefkatle bakmıyorsun?
Anne, evdeki eşyaları, sehpayı, kül tablasını, televizyonu kıskanıyorum, onları kırmak, yok etmek istiyorum. Onlar olmazsa, beni daha çok seveceğini düşünüyorum. Hem de rahatça, onları kırma korkusu olmadan evin içinde koşup oynayabileceğim. Onları temizlemek için ayırdığın vakti bana ayırmıyorsun. Demek ki onları benden daha çok seviyorsun.
Anneciğim, evde oynamaktan bıktım. Dışarılarda koşup oynamak, minik su birikintilerine ayaklarımı sokmak, dökerek pasta yemek, elimle makarna yemek, ayranı üstüme dökmek istiyorum.
Anne ben yaşamak istiyorum. ‘Yapma’ların, ‘etme’lerin olmadığı, sevginin çok olduğu, annelerin çocuklarını anladığı bir yer istiyorum. O yeri bulmak için buradan gitmek istiyorum. Belki bir kuşun kanadında, belki bir çiçeğin yaprağında belki de bir balığın akvaryumunda…
Canım Annem…..
Bizim için bunca yıl hiç usanmadan çalıştın.Hem bizimle ilgilendin,hem evle ilgilendin hem babamla ilgilendin hem de kendi işlerinle,derslerinle ilgilendin.Kısacası evin tüm yükünü sen üstlendin.Derslerimizle igilendin,sırdaşımız oldun,sorunlarımızda hep yardımcı oldun bizim için hem anne,hem de arkadaş oldun.Ama en önemlisi bizim için çok çok çok… iyi bir ANNE oldun.Bunun için çok şanslıyız.Hep yanımızdaydın ve bize hiçbir zaman kızmadın.Sana ANNE diyebildiğimiz için çok şanşlıyız.Eğer başka birinin annesi olsaydın çok kıskanırdık.Ama iyi ki bizim ANNEMİZSİN.Sen can verdin bize.Sen olmasaydın,bizi karnında 9 ay usanmadan taşımasaydın biz de olmazdık.Bunun için sana çok şey borçluyuz.Bence senin içine MELEK kaçmış CANIM ANNEM.O kadar iyi kalplisin ki ….Hep böyle kal CANIM ANNEM.Aslında biz sana bu sürprize sen uyurken yapmayı planlamıştık ama beceremedik,sadece başlığı oluşturabilmişiz.Sonra sen fark ettin ve şimdi devamını yazıyoruz.CANIM ANNEM seni hiçbir şeye değişmeyiz.Seni dünyalar kadar,gezegenler kadar,galaksiler kadar çok çok çok çok.. seviyoru.Senden ayrı kalmak istemiyoruz.Hep yanımızda ol olur mu??Sen ANNElik görevini layıkıyla yapıyorsun.İçin rahat olsun. CANIM ANNEMMM…
YÜZÜNDEKİ GÜLÜCÜK EKSİK OLMASIN….
ANNELER GÜNÜN KUTLU OLSUNNNN……..