2 Nisan Dünya Otizm Günü

Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!

Her yıl, “Otizm Farkındalık Ayı” olan Nisan ayı boyunca dünya genelinde otizmle ilgili araştırmaların teşvik edilmesi ve bilinirliğin artırılarak, erken teşhis ve tedavinin yaygınlaştırılması hedeflenmektedir.

Otizm, doğuştan gelişen, beynin ve sinir sisteminin farklı yapısından ya da işleyişinden kaynaklandığı kabul edilen nörolojik tabanlı bir bozukluk olarak genellikle 3 yaştan önce ortaya çıkarken, bireylerin sosyal iletişim, etkileşim ve davranışlarını olumsuz olarak etkilemektedir. 2009 itibariyle Tüm dünyada tanılama bilimselliği kabul edilmiş gelişim değerlendirme ve ölçme kriterlerine göre her 100 çocuktan birinin otizmden etkilenmiş olduğu görülmektedir.

OTİZM NEDİR?

Günümüzde her 150 çocuktan birini etkileyerek, çocuklar arasında en hızlı yaygınlaşan nörolojik bozukluk olması ile dünya genelinde hızla yayılan bir hastalık olarak görülüyor…
Dünyada bu yıl şeker, kanser ve AIDS dahil olmak üzere bir çok hastalıktan daha fazla sayıda otizm teşhisi alınması öngörülüyor…
İstatistikler genetik temelli olduğunu gösteriyor. Çevresel faktörler de dahil olmak üzere, nedenlerinin bulunması için yoğun araştırmalar devam ediyor…
Kesinlikle ülke, ırk, kültür ya da sosyo-ekonomik farklılık gözetmiyor…
Bugün için bilinen en etkili tedavisi yoğun bireysel eğitim…

DÜNYA OTİZM FARKINDALIK AYI
2 Nisan, tüm dünyada otizm konusunda farkındalık yaratmak ve otizm ile ilgili sorunlara çözüm bulmak amacıyla, 2008 yılında Birleşmiş Milletler tarafından “Dünya Otizm Farkındalık Günü” (2nd April World Autism Awareness Day) olarak ilan edilmiştir. 2 Nisan’da başlayan “Otizm Farkındalık Ayı” çerçevesinde tüm dünyada otizmle ilgili araştırmaların teşvik edilmesi ve bilinirliğin artırılarak, erken teşhis ve tedavinin yaygınlaştırılması hedefleniyor.

2 Nisan BM Tarafından Dünya Otizm Günü Olarak Kabul Edildi
2 Nisan’ın Birleşmiş Milletler tarafından Dünya Otizm Günü olarak kabul edilmesi nedeniyle Türkiye’nin farklı illerinde bulunan 14 dernek ve vakıf, TOHUM Otizm Vakfı Genel Koordinatörlüğü’nde Otizm Platformu’nu oluşturdu.

2 Nisan’ın Birleşmiş Milletler tarafından Dünya Otizm Günü olarak kabul edilmesi nedeniyle Türkiye’nin farklı illerinde bulunan 14 dernek ve vakıf, TOHUM Otizm Vakfı Genel Koordinatörlüğü’nde Otizm Platformu’nu oluşturdu.
“Otizmli kişilerin her türlü haklarının güvence altına alındığı bir Türkiye için”, platform tarafından hazırlanan Otizm Platformu Bildirgesi bugünden itibaren devletin ilgili birimlerine sunulacak.
Otizm Platformu, Türkiye’de otizm ile ilgili şartların tespiti ve beklentileri içeren bildirgeyle öncelikle Türkiye’de devlet nezdinde her türlü kararın tartışıldığı ve alındığı ortam ve süreçlere dahil olarak, destek vermeyi ve yer almayı talep ediyor.
Otizm Platformu tarafından hazırlanan bildirgeye göre,
Türkiye’de yaklaşık 450 bin otizmli birey olduğu tahmin ediliyor. Bunlardan yaklaşık 125 bini 0-14 yaş grubunda ve sadece bin tanesi özel alt sınıflarda, bin tanesi kaynaştırma eğitiminde yer alıyor. Diğerleri ise evlerinde bekliyor.
Bu veriler ışığında mevcut müfredat programlarının yenilenmesini ve eksik olan bilimsel dayanaklı 0-3 yaş ve 15 yaş üstü müfredat programlarının geliştirilmesi gerektiğine işaret edilen bildirgede, otizmli bireylerin yasal hakları konusunda hem aileler hem de Milli Eğitim Bakanlığı personeli ile ilk ve ortaöğretim kurum yöneticilerinin eğitim alması gerektiği de ifade edildi.
Bildirgede ayrıca şu ifadelere yer verildi: “125 bin otizmli çocuk için en az 2 bin otizm konusunda uzmanlaşmış özel eğitim öğretmenine, bin 500 dil ve konuşma bozuklukları uzmanına, bin 500 uğraşı terapistine, daha sonra bu çocuklarımızın hem korumalı iş ortamlarına yerleştirilmeleri hem de grup evlerinde bağımsız yaşamalarını sağlayacak en az 3 bin sosyal hizmet uzmanına ihtiyaç vardır.
Oysa ülkemizde sadece dokuz üniversitemizde sadece yedi profesör ve dört doçent tarafından özel eğitim öğrencileri yetiştirmeye çalışılmaktadır. Acilen hem YÖK hem de MEB tarafından yurt dışındaki mevcut üniversitelere hoca yetiştirmek üzere burslarla öğrenci gönderilmelidir.
Alanda çalışan öğretmenlerin özlük haklarının iyileştirilmesi için önlemler alınmalıdır.
Devlette bütünlük esasına dayanarak, bugünden sonra yapılacak tüm yeni okullarda fiziki şartlar düzeltilerek özel eğitim sınıfları ve destek odasının bulundurulması sağlanmalıdır.
Rehberlik Araştırma Merkezleri’nde otizmli çocuklarımızın eğitsel değerlendirmesini yapan kadroların, çağın gereksinimlerine uygun erken tanılama ölçeklerini kullanması için eğitimlerle desteklenmesi gerekmektedir.
Devletimiz tarafından ayda 10 saat olarak ödenen Destek Eğitim Hakkı’nın haftada en az 20 saate çıkarılması gerekmektedir. Dünyada da kabul gören, erken tanı alan çocukların haftada en az 40 saat yoğun eğitim görmeleridir”.

Çocuk dendiğinde aklımıza neşe, canlılık, bitmek ve tükenmek bilmeyen birenerji gelir. Genellikle çevremizde bu tip çocuklarla karşılaşır ve onların oyun ve hayal dünyalarını hayretler içinde seyrederiz. Aslında, çocukları sevimli ve cana yakın kılan da bu özellikleridir. Ancak, çevresinde olup bitenlere karşı ilgisiz, dış dünya ile adeta bağını koparmış, kendi dünyasında yaşamaya çalışan çocuklar da vardır. Bu çocukların en belirgin özellikleri sosyal ilişki kurmada yaşadıkları güçlüklerdir. Bu nedenle, bebeklik dönemi sonrasında bu çocukları toplum içinde hemen fark edebilirsiniz. Etraflarında örülü o kalın duvarı aşmak, ya da deyim yerindeyse içinde yaşamakta oldukları örülü hayatlarına küçücük bir pencere açabilmek için hayli zorlanacağınız bu çocuklara OTİSTİK ÇOCUKLAR denmektedir.

“Otizm” kavramını ilk kez Leo Kanner (1943) Tıp literatürüne kazandırmıştır. 1944 yılından itibaren dünyada farklı bir engel grubu olarak nitelendirilen Otizm, haliyle Otistik bireylerin mevcut eğitim öğretim ortamlarından yararlanmalarına engel olan bir rahatsızlık türüdür.

Genel olarak bireylerde toplumsal etkileşim ve iletişimin önemli ölçüde bozuk ve anormal gelişimi ile ilgi ve etkinliklerin belirgin sınırlılığı gibi özelliklerle kendini gösteren ve üç yaşından önce:

Toplumsal etkileşim,
Toplumsal iletişimde kullanılan dil,
Sembolik ya da imgesel oyun, vb.
gibi alanlardan en az birinde baş gösteren gecikme ya da anormal işlevlere sahip yaygın gelişimsel bozukluğa “Otizm” denmektedir.

Otizm, çocuklarda beyin sistemindeki fizyolojik fonksiyonların ve kimyasal dengenin bozulmasıyla, üç yaşından önce ortaya çıkan yaygın gelişimsel bir bozukluktur. Bu bozukluk, çoğu kez genetik nedenlere bağlı olarak da ortaya çıkabilmektedir.

OTİZM'İN BELİRTİLERİ

Otizmin belirtilerini kısaca:

Dil gelişimi bakımından,
İletişim bakımından,
Sosyal beceriler bakımından,
Davranış ve aktiviteler bakımından
olmak üzere 4 ana grupta incelemek mümkündür.

Otistik bir çocukta yukarıdaki temel belirtilerin tümü birden oluşmayabilir. Genellikle erken tanı ve disiplinli bir tedaviyle otistik çocukların normal bir okula devam edebilmeleri her zaman mümkün olabilmektedir. Bunun dışında, otizm tanısı konmasa bile, kısmen otizmin belli semptomlarını gösteren çocuklara da rastlanabilmektedir. Bu semptomları yansıtan çocukların da belli gelişim alanlarında ister istemez bazı problemlerin var olduğu/olabileceği düşünülmelidir. Söz konusu gelişim alanlarının öncelikle eğitimciler ya da aileler tarafından uygulanabilen eğitim programlarıyla desteklenmesi gerekir. Bu tip sorunu olan çocukların aileleri, belirli aralıklarla gelişim kontrolleri yaptırarak, sorunlu alanlardaki geriliği ve gelişmeyi izlemeli ve bu alanları nasıl destekleyebilecekleri konusunda profesyonel yardım almalıdırlar.

Bebeklerde Otistik Belirtiler Ne Zaman başlar?

Genellikle bebekliğin ilk iki yılı içinde otizme ait belirtilerin başlaması beklenir. Bu belirtiler nadiren daha geç yaşta da başlayabilir. Otizm belirtileri çocuğun yaşına ve gelişim düzeyine göre çok farklılıklar gösterebilir. Bebekliğin ilk dönemlerinde annelerin bebeklerinde ilk fark ettikleri belirti; çocuklarının diğer çocuklara nazaran daha az güldükleridir. Annenin bedensel teması, çocuğunu kucaklaması ve öpmesi her çocuğun arzuladığı bir işlev olmasına karşın, bu yaklaşım Otistik çocukları rahatsız eder. Çünkü bu çocuklar sevilmekten hoşlanmazlar ve çoğu kez tepki gösterirler. Anne ve babanın seslenmesine karşın cevap vermeyerek tepkisiz kalmaları ister istemez çoğu aileye “çocuklarının sağır olduğunu” bile düşündürtmektedir. Çevredeki insanların görünümleri, hareket ve davranışları onların dikkatlerini çekmez. Dışarıdan izlendiklerinde, adeta çevrelerinde kimse yokmuş gibi davranırlar. İnsanlarla göz göze gelmekten kaçınırlar. Yalnızlığı severler ve yalnız bırakılmaya tepki göstermezler.

Normal çocuklar, uyumadıkları dönemlerde yatakta kalmak istemez ve annelerinden ilgi beklerler. Ancak otistik çocuklar uyumadıkları halde saatlerce yataklarında sessizce kalabilirler. İlk dönemlerde anne ve babayı diğer insanlardan ayırmakta güçlük çekmelerine karşın, yaşları ilerledikçe anne ve babalarına bağlılıkları aşırı derecede artabilir ve ayrıldıklarında yoğun sıkıntı yaşayabilirler.

Otistik çocuklar daha çok konuşma gecikmesi şikayeti ile hekime getirilirler. Bedensel gelişimi yaşına uygun olan otistik çocukların konuşması yaşıtlarına göre oldukça geridir. Beş yaşına geldiklerinde % 50’si ancak tek kelimelerle konuşabilmektedir. Konuşmayı, ilişki kurmaktan çok ihtiyaçlarının giderilmesi için kullanırlar. Bir kısmı ise, ileri yaşlarda bile konuşamaz ya da konuştukları hiç anlaşılmaz. Otistiklerde konuşma geriliğinin yanı sıra, söylenen sözcükleri tekrarlama ve kelime uydurma gibi konuşma bozuklukları da sıklıkla görülmektedir. Konuşmalarındaki bu gerilik ve bozukluklar onların ilişki kurmadaki zorluklarını bir kat daha artırır.

Her yaş çocuğu kendi yaşıtlarıyla oynamaktan hoşlanır. Yaşıtlarıyla bir araya geldiğinde onlarla ilgilenir ve oyun kurmaya çalışır. Otistik çocuklar ise, hep yalnız olmayı tercih eder, kalabalığa karışmaz ve hep bir köşede tek başlarına oynarlar. Kendilerine özel davranış biçimleri (kendi etraflarında defalarca dönme, tek ayak üzerinde zıplama ve odanın içinde bir köşeden diğerine koşma gibi amaçsızca tekrarlanan hareketler, vb.) ile diğer çocuklardan hemen ayırt edilebilirler. El çırpma, tüm bedeni sallama gibi olağan dışı beden hareketleri dikkat çekicidir. İlgi alanlarının kısıtlılığı nedeniyle belirli oyuncaklarıyla hep aynı biçimde ve tekrar tekrar oynarlar. Evde bulunan bazı nesnelere aşırı ilgi gösterebilirler. Mekanik aletlere ve dönen nesnelere ilgileri büyüktür. Bazı nesnelere karşı duygusal olmayan ve bize göre anlamsız aşırı bağlılıkları bulunmaktadır. Bazen bir parça ip ya da gazoz kapağı onlar için vazgeçilmez birer nesneye dönüşmektedir. Hayat içinde olası değişimlere karşı direnç gösterirler. Ev içinde bir eşyanın yerinin değişmesine izin vermez, eve alınan yeni bir eşyayı kullanmak istemezler. Değişime karşı gösterdikleri bu direnç, ailelerinin hayatında kısıtlamalara neden olabilecek derecede rahatsızlık verici olabilir. Tepkileri ani ve yersiz olabilir. Öfke patlamaları, kendine zarar verici davranışlar ya da uygunsuz sevinç nöbetleri gözlenebilir. Yaş ilerledikçe çocuğun çevresiyle aktif ilişkiye girmesi artabilir ancak bu kez belirtilen ilişkilere sınır koyamama gibi “uygunsuz davranışlar” söz konusu olabilmektedir. Zekası normal olan otistik çocuklarda -daha ileri yaşlarda- önceden olan olayları detaylı hatırlama ve akılda tutmalar görülebilir.

Yukarıda da belirtildiği gibi, otistik çocukların aileleri tarafından hekime ilk götürülme nedenleri genellikle konuşmalarındaki gecikmedir. Oysa, “çocuğun dış dünyaya kapalılığı” daha ilk bebeklik yılı içinde ilgili bir anne tarafından fark edilebilir. Kendisi ile dış dünya arasında kalın bir duvar bulunan otistik çocuklar annelerinin gösterdiği sevgi ve ilgiye büyük ölçüde kayıtsız kalırlar. Bir annenin bunu fark etmemesi mümkün değildir. Ancak, çocuğuna karşı ilgisiz ve sevgisini gösteremeyen anneler ile sağlıklı gözlem, algılama ve muhakemeden yoksun anneler bu bozuk gidişi anlamayabilirler.

Otistik çocukların tamamında olmamakla birlikte bir çoğunda zeka düzeyleri normalin altındadır. Bu durum, onların genel olarak işlevselliğini azaltan bir faktördür. Yapılan araştırmalar, otizmin toplumda yaklaşık 10.000 çocuktan 4’ünde (onbinde dört) görüldüğünü göstermiştir. Otizm, erkek çocuklarda kızlara oranla dört-beş kat daha fazla sıklıkta görülür. Otistik çocukların kardeşlerinde bu hastalığın görülme sıklığı normal çocuklara oranla daha fazladır. Kısaca, otizmin genetik bir karaktere de haiz olduğu uzmanlarca dile getirilmektedir.

OTİZMİN NEDENLERİ

Otizmin gelişimsel bir hastalık olduğu düşünülmekte ve nedeni konusunda araştırmalar hâlâ devam etmektedir. Beraberinde zeka geriliği ve epilepsi nöbetlerinin de sık bulunması biyolojik nedenlerin daha ön planda olduğunu işaret etmektedir. Kardeşler ve ikizler üzerinde yapılan araştırmalar genetik faktörlerin önemli olduğu hususunu düşündürmektedir.

Uzun yıllar otizmin nedeni olarak anne ve bebek arasındaki iletişimsizlik konu edilmiş ve bu çocukların annelerine “çocuklarıyla duygusal ilişki kurmadaki yetersizliklerinden ötürü” Buzdolabı Anne yakıştırması yapılmıştır. Ancak, daha sonra aynı anne babadan doğma diğer çocuklarda benzer sorunların olmaması ve tüm Otistik çocukların annelerinin Buzdolabı Anne modeline uymaması bu görüşü destekleyen verilerin yetersiz kaldığı fikrini doğurmuştur. Otistik çocukların/bireylerin yaklaşık % 25’inde (her dört kişiden birinde) epilepsi nöbetlerinin de bulunması ister istemez uzmanların dikkatlerini Nörobiyolojik alandaki aramalara yönlendirmiş bulunmaktadır.

Otizmin, genel olarak genetik faktörlerin yanında doğum öncesi ve sonrası bazı çevresel etkenlerden kaynaklandığı da sıklıkla ifade edilmektedir. Son yıllarda ağırlık kazanan diğer bir görüş ise, “genlere bağlı olarak beyin gelişiminde meydana gelen sorunlar”ın da otizme yol açabildiği/açabileceği hususudur.

OTİZM HAKKINDA YANLIŞ BİLİNENLER

Otizmli bireyler asla size bakmaz, göz kontağı kurmazlar.
Otizmli bireylerin %75-80’i zihinsel engellidir.
Eğitimle kaydedilen İlerleme bireyin otizmi olmadığı anlamına gelir.
Otizmli bireyler konuşmaz ya da konuşamazlar.
Otizm zamanla geçer.
Otizmli bireyler öğrenemezler.
Otizmli bireyler duyguları anlamaz, fiziksel temastan hoşlanmaz ve duyguları anlamadığı için göstermezler.
Otizmli bireyler arkadaş istemezler.
Otizmli bireyler yaşıtlarını ya da yetişkinleri anlamaz, duygudaşlık kuramazlar.
Otizmli bireyler kendi çıkarları için karşısındaki bireyleri kullanır.
Otizmli bireyler isterlerse konuşabilirler.
Otizmli bireyler gülmezler.
Otizmli bireyler etrafındaki diğer bireyleri anlamaz ya da yetişkinlerden ipuçlarını kapamazlar.
Otizmli birey daha önce yapabildiği bir şeyi tekrarlamıyorsa bu onun şımarık, asi ya da inatçı olamsından dolayıdır.
Otizm duygusal bir bozukluktur.
Otizmli çocukların hayal gücü yoktur.
Otizmin olmasının sebebi ailelerdir.
Otizm az rastlanılan bir bozukluktur.
Bütün otizmli çocuklar aynıdır.
Tüm otizmli çocuklar resimler halinde düşünür.
Otizmli bireylerin potansiyelleri ve becerileri sınırlıdır.
Bütün otizmli çocuklarda öğrenme güçlüğü vardır.
Otizmli bir çocuğun içinde bir dahi yatmaktadır.

UMUDUN ÇOCUKLARI

“Minik bir elden yola çıkarken ellerim,
Farklı dünyalarla tanıştı.”

Bir parmağı vardı sahi, çeşitli renklere değerdi,
Bir nefes yelkenleri suda yüzdürürken,
Bakışları bakışıma değmezdi.
Hep farklı yerlerde yaşadı belki.
Hep benliğim bilmeden gezinip durdu ruhumda.
Belki bir kelimeye hasret bıraktı dilleri.
Öylece masum kaldı yanı başımda.

Ben öğretirken çok şeyi, o bana hayatı öğretti.
Ben öğretirken ona çok şeyi, o hep susmayı yeğledi.

Bulutların ardındaki güneşe değmesini söylerdim hep.
Susardı bakışları yerde.
Bakışları binbir türlü renklerde.

Umudu saklamış iken avuçlarında,
Yağmurlarda hep yeşillenmesini diledim.

Anlattım usulca güneşe,
Güneş suspus.
Anlattım usulca aya,yıldıza.
Ay,yıldız suspus.

Anladım ki dostu olmuşlar minik yüreğin.
Bakışları binbirtürlü renkle ışıldarken,
Gökyüzünün güneşi oluvermiş minik elleri.
Geceleri yıldızlara bürünmüş.

Anladım ki o da çok şey öğrenmiş,ben de.
Onu hayata çekerken, gözyaşlarım avuçlarımı ıslatmış.
Tomurcuklanmış umut .
Farklı dünyaların benzersiz ve rengarenk çiçeği.

Ellerim okşarken başını öylece dik dur.
Islak dudaklarından bir öpücük bırak yanaklarıma ki,
Tebessümün tesellim olsun.

Otizm farklıdır. Farklı bireylerin dünyasıdır.
Öğrencilerim farklıdır..

Otist Annelerine / Babalarına

Bilmeden değerini, yaşadığımız hayat,
Bizleri sizden daha, mutlu ediyor sanmam.
Bilmiyoruz biz sizin, çektiğiniz çileyi,
Gördüğümüzde sizi, bakarız aval aval.

Hayat ne değerliymiş, sizden bunu öğrendik,
Anladık ki ne boşmuş, fazlası isteklerin,
Yeter ki sağlık olsun, hayal olmasın fazla,
Yaşamayı öğretir, sizin yaptıklarınız.

Bir anne nasıl demiş, neymiş sadece istek,
‘Okula gidemezse, işe de giremezse,
Varsın yemeği yesin, yeter ayakta kalsın,
Günü gelince bende, rahat öleyim yeter.’

İşte budur derim ben, karşılıksız yaşamak,
Onu az mutlu etmek, ben çok mutluyum demek,
Bu uğurda yılları, hatta bir ömrü vermek,
Hayata anlam katmak, anlama hayat katmak.

Ne çok şeylere takıp, hayatı zindan ettik,
Boşu boşuna koşup, değerini bilmedik,
Şimdi sizlerde gördük, yaşamanın azmini,
Siz sağolun diyoruz, sizi çok seviyoruz.

Siz çocuklarınızdan, birer melek yaptınız,
Yaşamaya bin bir tat, bin bir anlam kattınız,
Biliyoruz fazlaca, yoruldunuz bittiniz,
Böylece sizler bize, hayatı öğrettiniz.

Biz boş işler peşinde, tüketmişiz bu ömrü,
Sorsanız yaşayana, bunu ancak o anlar,
Bak işte Deniz, Pınar, Ayşe, Mesut, Ramazan,
Sadece bir gülüşe bir ömrü adayanlar.

Sözün bittiği yerde, başlattınız yaşamı,
Otizmli çocuklar birer dahi oldular,
Sizlerle o melekler, ağladılar, güldüler,
Hayatta yerlerini, sayenizde buldular.

Elbet zordur yaşamak, tatlı varken acıyla,
Dilerim sayenizde, toplum anlar bu derdi,
Gün gelir yenik düşer, otizm denen engel,
Dünya bunu yaşamaz, melekler şükran sunar.

CENNETLİK ÇOCUKLAR

(Engelli Öğrencilerime)

Çocuklar…
Çocuklar …
Benim,senin, bizim Çocuklarımız…
Çocukken adamlar.
Adamken çocuklar…
Tek yumurta ikizi gibi birbirine benzeyen
Çekik gözlü olanlar
ve Onlar:
Dilleri; kocaman yürekleri kadar,
sevgileri kadar
Korkuları küçücük, dünyaları kadar
Nefreti bilmezler, öğretemezsinizde
Okumak kadar, yazmak kadar…

İç dünyalarına kimseyi sokmayanlar
Arzularını, özlemlerini sır gibi saklayanlar
Ve onlar:
Yakışıklı, ve güzeller güzeli;
Sevdasına tutulacak kadar.

Yoktur inanın!
Leyla ?da , Mecnun ?da onlar kadar sevgi insana
Yunus Emre kadar
Mevlana kadar
Pir Sultan kadar, can cana…
Ama Onlar
Saçı biraz okşansın isterler,
Gönlü biraz alınsın
Bana sor , beni tut, benimle konuş
Hatta bana vur derler.
Bir tek dokunuş ister.
Çocuklar,Çocuklar, Çocuklar …
Dokunulmaya muhtaçlar.

Atatürk’ü bilirler resimlerinden
Açılır gözleri fal taşı kadar
Şiirler okurlar bayramlarda, dilleri döndüğünce
Düşmanları kovdu derler yurttan,
düşmanı bilmezler,
düşmanlık bilmezler.
Tertemiz yürekleri bir Peygamber kadar.

Onlar kirletmedi bu dünyayı böylesine
Atmadı nükleer atıkları denizlere
Yakmadı ormanları,öldürmedi doğayı
Oku, kılıcı, tüfeği, tankı,topu onlar icat etmedi
Onlar başlatmadı dünya savaşlarını
milyonların öldüğü,
anasız, babasız, yavrusuz kaldığı…
Ve Onlar atmadı Hiroşima’ya, Nagazaki ‘ye atom bombasını
Onlar yakmadı gaz odalarında binlerce insanı
Onlar kurşunlamadı,
Babasıyla kucağındaki körpecik Filistinliyi
Çocuklar, çocuklar,çocuklar…
Onlar tertemiz insanlar

İşte Onlar:
Benim çocuğum
Senin çocuğun
Bizim çocuklarımız
Ve Onlar değil …
Dostluk, kardeşlik, barış engelliyiz…
Sevgiden sevdadan özürlüyüz biz…

Ve Onlar: Çocuklarımız…
Onlar Cennetlik çocuklar.

OTİZM

Kederden midir bu eller,
Kaptırdı kendini öteye,
Yakalarmı anne beni yine,
Bilinmez öfkeler,
Sıralandı bak kaç kere,
İnadına dem tutmuş makaleler,
Bir sen öteye,bir ben öteye,
Kim yanaki halim…..

Eşlediğim karelerden,
Dizdiğim onca küpler,
Bana yaşamdan iz bırakır mı dersin,
Umutsuzluk içinde,
Umuda doğru.
Kaç kere bahar oldu,say ki bildim,
Kaç kere kış oldu,pencereden,
Ben uçurtmasını kaybeden çocuklara,
İçerden bakarken,
Beni de yanlarına almazlar mı,
Diye düşündüm kaç kere,
Umutsuzluk içinde umutlarımın,
Yaşlandığını hisssetim birden,
Bir sen öteye,bir ben öteye,
Kim yanaki halim…..

Hani bir sabah sevinerek,
Anne demiştin ya bana,
Veya ben öyle anladım oğlum,
Öyle bir sarılmıştın ki bana,
Bir daha zamana ziyaret var mı,
Kederden uzak halimden kaçar gibi,
Elveda diyecekmiş gibi kader sanki bana,
Bir umut var adımlarımda sanki,
Çanlar bile etkili çaldıki düşlerimde,
Pirler bile kulağıma üfledi sanki ismimi,
Annem,babam,kardeşim var bedenleriyle,
Ama farzetki ben onları tanımamak,
Üşüyen nehirde umutluca,
Bir sen öteye,bir ben öteye,
Kim yanaki halim…..

Gözlerim hani dalardı yine,
Bilinmez ufka demiştim,
Sırlarıda inat yaptı biliyorum,
Konuşmayı bile beceremedim,
Ama yarın İstanbul’a martılar gelecek,
Bir benden,bir senden haber,bir de umuttan,
Babam yine beni sarıp sarmalayacak,
Ha biliyormusun,sırat köprüsünden birlikte atlayacağız,
Soru sormasınlar emi babama,
Zaten ben yüzünden hayatı nasıl olabilir ki,
Bir de soru sorsunlar ona olurmu ya,yeri cennet-i mekan,
Sen annem ya sen tartışmasız,
Kraliçem,seni unuturmuyum,
Ya Ali diyen çığlıkların,
Mevlana diyen şükür duaların,
Allah Allah diyen sesin,
Açılır ya annem cennetten de sana bir kapı,
Bir sen öteye,bir ben öteye,
Kim yanaki halim….

Okyanusun ipini koparan,
Cebi dolan onca isyankarlar,
Beni görmezden gelen bu kasaplar,
Tutulmuşlar kötü sözlere yine,
Anne bayram mı var orda sanki,
Ben ne olacağım belli değil,
Sıra sıra beklemişler sadece seyre dalmışlar,
İnat gözlerime bakmışlar,
Anlamamışlar gözlerimin dkkatli bakamadığını,
Ellerim dövebildimi kaderimi,
Ya bu taşolacasıca beynim,
Kulaklarım yüksek çalan müziğe,
Yine öfkelendi bir kıssalar sesini,
Var mı ki beni anlayan,
Otizmi anlayan,tanıyan,tanımak isteyen,
Bir sen öteye,bir ben öteye,
Kim yanaki halime….

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

YKS KİTAPLARI Nazilli Haber