Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
'İstiklal Marşı') hem Türkiye Cumhuriyeti'nin hem de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin milli marşıdır . 29 Ekim 1923'te milletin kuruluşundan iki buçuk yıl önce, 12 Mart 1921'de Büyük Millet Meclisi tarafından resmen kabul edildi . Hem Türk Kurtuluş Savaşı'nda savaşan askerler için motive edici bir müzik destanı hem de henüz kurulmamış bir Cumhuriyet için ilham verici bir marş olarak, Mehmet Âkif Ersoy tarafından kaleme alınmıştır.
2024 Yılı, 12 Mart İstiklal Marşımızın kabulüne ilişkin, oratoryosu.
………………: Yenilmişti ordularımız, yıkılmıştı Anadolu,
Yıllarca süren savaşlarda…
Gözyaşı dökmüştü analar,
Cephelerden dönmeyen,
Kınalı kuzularının ardından…
…………….: Ve çocuklar…
Babalarını sormakta analarına…
Kaçırır olmuştu gözlerini analar çocuklarından.
Gelmiyordu cephelerden babalar,
Işımıyordu çocuk yüzlerdeki gözler…
……………………: Cebren ve hile, ile aziz vatanın, bütün kaleleri zapt edilmiş,
Bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış,
Ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş…
……………………..: Ve sancak…
Ve al sancak…
Ve bu şafaklarda nazlı nazlı yüzen al sancak…
Korkuyordu bu şafaklarda…
Yüzyıllardır nazlı nazlı yüzen al sancak…
Korkuyordu…
…………………… : Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.
…………………… : Dört bir yanından memleketimin,
Yakıp yıkarak,
Silip süpürerek gelen çekirge sürüleri
Şimdi Anadolu'daydı…
Türkün son kalesinde, son sığınağında…
……………………..: Harap olmuştu bahçeler, viran olmuştu bağlar.
Bülbül ötmez, güller açmaz olmuştu…
Ve bayrak…
Kederliydi, düşünceliydi,
Asıktı çehresi, çatıktı kaşları…
…………………….: Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilâl!
Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celâl?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl…
Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklâl!
…………………….: Nasıl tutsak olurdu bu vatan?
Nasıl tutsak olurdu bu gök?
Nasıl tutsak olurdu bu dağ, bu taş, bu ova?
Nasıl tutsak olurdu bu gök altında,
Bu vatanda, dağda, taşta, bu ovada yaşayan, bu millet?
……………………: Ve tutsak edeceğini sanarak gafil
Bu vatanı, bu milleti;
Topuyla, tankıyla, tüfeğiyle,
Donanmasıyla geldi…
KORO: Geldikleri gibi giderler!
……………………..: Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.
…………………….: Çelik medeniyetinin, çelik ruhlu insanları,
Çelikten silahlarıyla geldiler.
Kimi yamyam, kimi Hindu, kimi bilmem ne bela…
Çelik ruhlarıyla ve çelik bedenleriyle,
Ölüm yağdırdılar garbın afakından…
…………………….: Anadolu’nun mazlum evlatlarının tek silahı,
İman dolu göğsüydü.
Yoktu başka hiçbir silahları…
…………………….: Ama insandı daha…
Kalbi taşlaşmamıştı göğüs kafesinde.
Kendini yok etmek için gelmiş,
Canına kast eden düşman askeri için de
Gözyaşı dökebilir
Ve ekmeğini de bölüşebilirdi…
…………………….: Çünkü insandı daha…
Sömürmez, yağmalamaz, talan etmezdi…
Ve bunlar için savaşmazdı…
Yaşamasını da bilirdi; adam gibi ölmesini de…
Adalet, vatan ve istiklal…
Yaşamak da ölmek de…
Savaş da barış da bunlar içindi…
Çünkü o, Anadolu’nun mazlum evladıydı…
……………………: Çelik medeniyetinin, çelik ruhlu insanları,
Çelikten silahlarıyla geldiler.
Kimi yamyam, kimi Hindu, kimi bilmem ne bela…
Çelik ruhlarıyla ve çelik bedenleriyle,
Ölüm yağdırdılar garbın afakından…
……………………: Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar?
……………………: Namus ve şeref diyarıydı bu diyarlar.
Namuslu ve şerefli insanlar yaşardı bu diyarlarda.
Herkes içindi özgürlük, adalet, hürriyet…
Şimdiyse, dünyanın dört bir yanından,
Yurdumu, kuşatmaya gelmişti alçaklar!
…………………….: Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın.
Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.
Doğacaktır sana va’dettiği günler Hakk’ın…
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.
ERKEK KORO: Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır!
KIZ KORO: Toprak; eğer uğrunda ölen varsa vatandır!
………………………: “Ben, size savaşmayı değil, ölmeyi emrediyorum!”
…………………….: İtiraz etmediler…
Hayatlarının baharında,
Tomurcuk bir gonca gibi
Düştüler toprağın kara bağrına.
Kanlarıyla suladılar zafer çiçeğini…
Kana kana içtiler şehâdet şerbetini…
…………………….: Bastığın yerleri “toprak!” diyerek geçme, tanı;
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.
…………………….: Sanmıştı ki tek dişi kalmış canavar;
Sahipsizdi bu topraklar.
Elini kolunu sallayarak gelecek,
Şehit kanlarıyla sulanmış bu topraklara
Sahip olacak.
Sanmıştı ki;
Kalmamıştı bu cennet vatanın uğruna feda olacak.
…………….: Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda!
Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Huda,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.
………....: Düşman çizmeleri mi çiğneyecekti bu vatanı?
Namahrem elleri mi dokunacaktı mabedimin göğsüne?
Dinin temeli olan ezanlar susacak mıydı,
Memleketimin göğünde?
……………..: Ruhumun senden, İlâhi, şudur ancak emeli:
Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli.
Bu ezanlar -ki şahadetleri dinin temeli-
Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli.
…………………….: Değil mi ki kıvılcımlandı bir kere
Damarımızdaki kan…
Pırıl pırıl süngülerimizin fecrinde
Hür yaşamalı bu vatan!
……………………: Uyanıyordu millet,
Bir daha uyumamak için…
Uyandırıyordu Akif,
……………………..: Hürriyet için!
…………………….: Ey kanıyla bu toprağı vatanlaştıran erler,
Ey gözlerin ışığı,
Gönüllerin baharı,
Tende can, tarihte şan,
Ezelden er oğlu erler…
……………………..: O zaman vecd ile bin secde eder-varsa- taşım,
Her cerihamdan, İlahi, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır ruh-ı mücerred gibi yerden na’şım;
O zaman yükselerek arşa değer belki başım.
………………………Rengini, şehit kanlarından almış al bayrağım,
Artık ebediyen dalgalanmalı!
……………………..: Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl:
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet,
KORO: Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklâl!