Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
Sayın İlçe Milli Eğitim Müdürüm, Sayın öğretmenlerim, Protokolün Değerli Mensupları ve Sevgili Öğrenciler
Toplumların dokusunu oluşturan; dil, tarih, kültür, yurt, bayrak ve amaç birliği gibi öğelerdir. İnsanların böyle ortak değerlere sahip olmaları, onları bu kavram ve olgular etrafında birleştirir, böylece toplum olma niteliğine ulaştırılır. Bu değerler, toplumları anlamsız kalabalıklar olmaktan kurtararak toplum olabilme bilincine yükseltmektedir.
İstiklâl Marşımız da, bu ortak değerlerimizden biridir. O da bizim birlikteliğimize anlam ve önem katan ulusal duygu birliğinin simgesini oluşturmaktadır. İstiklâl Marşı, bir anlamda toplumumuzun özgürlük ve ulusal egemenlik türküsüdür. Milletimizin ortak bir yürek atımıdır.
Bugün burada 12 Mart 1921 tarihinde İstiklal Marşı’mızın Türkiye Büyük Millet Meclisi’nce kabulünün 102 yıl dönümü anmak için toplanmış bulunuyoruz.
“Tarihler; 28 Temmuz 1914 günü, Avusturya-Macaristan İmparatorluğumun Tuna filosu, Sırbistan'ın başkenti Belgrad'ı bombaladı. Dünyayı bölüşmekte anlaşamayan büyük devletler, hesaplaşmak için böyle bir fırsat bekliyorlardı. Savaş bir salgın hastalık gibi dört bir yana yayıldı. Almanya ardada Rusya, Fransa ve Belçika'ya savaş açtı. Bunu, 4 Ağustosta İngiltere'nin Almanya'ya karşı savaşa girmesi izledi. Sonunda, savaşa katılacak ülkelerin sayısı otuzu bulacak, on milyon insan ölecek, on beş milyon insan sakat kalacak, dört imparatorluk yıkılacak, yeryüzünün siyasi haritası değişecektir. Osmanlı İmparatorluğu Almanya ve Avusturya-Macaristan'ın yanında savaşa girer.
Bunun üzerine İngiltere Savaş Bakanı Lord Kitchener bir açıklama yapar:
"Türkiye'yi yok edinceye kadar savaşacağız!" Türkiye önemliydi. Çünkü İngiltere'nin egemenliği altında, bir Türk zaferinin cesaretlendirmesinden korkulan 300 milyona yakın Müslüman bulunuyordu. Osmanlı İmparatorluğu'nu hızla dize getirerek, Müslümanların bağımsızlık heveslerini bastırmak, İngiltere açısından şarttı.1 Emperyalistler arasında Osmanlı İmparatorluğu'nun paylaşılması, 6 gizli anlaşma ile karara bağlanır.
1917 yılında ABD, İngiltere ve yandaşlarının yanında yer alırken, Çarlığı deviren Bolşevikler, kendi iç kavgalarını sonuçlandırmak için savaştan çekildiler.
Zavallı Anadolu, beş cepheye, durup dinlenmeden kan ve can pompalıyordu. O kadar ki dört yıl süren savaşın sonuna doğru, yaşı kaç olursa olsun, kilosu 45'i geçen her genç cepheye sürülecektir.
2 Bulgaristan Eylül sonunda, teslim bayrağını çeker. Almanya ile bağlantı kesilir. İttihat ve Terakki iktidarı yenilgiyi kabullenerek mütareke is-ter. Osmanlı İmparatorluğu, Savaştan 30 Ekim 1918'de İngiliz deniz üssü Mondros'ta mütareke anlaşması imzalanır.
Osmanlı Devletine ve Türklere karşı, ortaçağın haçlı anlayışıyla yeniçağın ürünü emperyalizmi kaynaştıran acımasız bir politika uygulanacaktır.
İlk adımda Osmanlı orduları dağıtılır, silahlar toplanmaya başlar, donanma gözaltına alınıp ulaştırma ve haberleşme kurumlarına el konulur. 337.000 asker terhis edilir.
Gizli anlaşmalara uygun olarak, İtalyanlar Güneybatı Anadolu'yu, Fransızlar -Ermenilerle birlikte- Çukurova'yı, İngilizler Musul ve Güneydoğu Anadolu'yu işgal ederler. Çanakkale, Mudanya, Samsun ve Merzifon'a İngiliz, Zonguldak ve Doğu Trakya'ya Fransız, Konya'ya İtalyan birlikleri yerleşir.
Ermenilerin yakıp yıktığı Kuzeydoğu Anadolu, yeniden Ermenilere açılacaktır. Doğu Karadeniz'de Pontus devletini kurmak için silahlanmış Rum çeteleri faaliyete geçerler.
Elde avuçta hiçbir şey yokken, emperyalizme, galip devletlere, Yunan ordusuna, Ermenilere, Pontus çetelerine karşı silahlı mücadeleye girişmeyi çılgınlık sayanlar çoktur.
Milli Mücadele; 400.000 işgalciyi ve on binlerce silahlı-silahsız haini yenmeyi başararak; dünyaya ilan edecektir.”( Şu Çılgın Türkler-Turgut ÖZAKMAN)
İşte bu mucizenin, bu onurlu, güzel çılgınlığın; yol taşlarının dizilişini, ilk başlangıç yıllarında ,henüz bağımsızlık savaşı kazanılmadan; Türk Milletinin bağımsızlık haykırışının sesini; Mehmet Akif Ersoy İSTİKLAL MARŞIMIZ’ın;
İlk mısralar da şöyle haykırır:
Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
Sonra emperyalizme şöyle meydan okur:
Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.
Anlayan ve anlamayacak olana son söz olarak:
Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal.
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlal:
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklal!
Selam Olsun Mehmet Akif’e! , selam olsun o şanları, şanlı olan kahramanlara!
Hayri ÇELİK
Felsefe Öğretmeni