Atatürk'ün 23 Nisan Çocuk Bayramı Sözleri

Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!

ATATÜRK'ÜN 23 NİSAN ÇOCUK BAYRAMI SÖZLERİ

Ulusal egemenlik, ulusun namusudur, onurudur, şerefidir

Küçük hanımlar, küçük beyler... Sizler hepiniz, geleceğin bir gülü, yıldızı, bir bahtının aydınlığısınız. Memleketi asıl aydınlığa boğacak olan sizsiniz. Kendinizin ne kadar önemli, kıymeti olduğunuzu düşünerek ona göre çalışınız.

23 Nisan, Türkiye milli tarihinin başlangıcı ve yeni bir dönüm noktasıdır. Bütün bir düşmanlık dünyasına karşı ayağa kalkan Türkiye halkının, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni meydana getirmek hususunda gösterdiği harikayı ifade eder.

Vatanı korumak çocukları korumakla başlar.Çocukları her türlü ihmal ve istismardan korumalıdır.

Ulusal egemenlik öyle bir ışıktır ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar batar yok olur

Kurtuluş ve bağımsızlık davasıyla baş kaldıran tüm Anadolu’nun bu kutsal davası temsil ve savunma için oluşturduğu Türkiye Büyük Millet Meclisi, 1920 Nisanının yirmiüçüncü günü açılmıştır. Yeni ve yüce bir tarihe başlangıç olan bu kutlu günü milletin belleğinde sonsuza kadar yaşatmak üzere Meclisimiz bugün 23 Nisan tarihinin Milli Bayram sayılmasını bir özel yasa ile kabul etmiştir.

Bütün cihan bilmelidir ki artık bu devletin ve bu milletin başında hiçbir kuvvet yoktur, hiçbir makam yoktur. Yalnız bir kuvvet vardır. O da millî egemenliktir. Yalnız bir makam vardır. O da milletin kalbi, vicdanı ve mevcudiyetidir.

Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.

Özgürlüğün de, eşitliğin de adaletin de dayanağı ulusal egemenliktir.

Ey yükselen yeni nesil! İstikbal sizsiniz. Cumhuriyeti biz kurduk, onu ila ve idame edecek sizsiniz."

Gençler, cesaretimizi takviye ve idâme eden sizsiniz. Siz, almakta olduğunuz terbiye ve irfan ile insanlık meziyetlerinin, vatan muhabbetinin, fikir hürriyetinin en kıymetli timsâli olacaksınız."

Genç fikirli demek, doğruyu gören ve anlayan gerçek fikirli demektir."

Her şeye rağmen muhakkak bir nura doğru yürümekteyiz. Bende bu imanı yaşatan kuvvet, yalnız aziz memleket ve milletim hakkındaki payansız muhabbetim değil; bugünün karanlıkları, ahlaksızlıkları, şarlatanlıkları içinde sırf vatan ve hakikat aşkıyla ziya serpmeğe ve aramaya çalışan bir gençlik gördüğümdendir."

Siz genç arkadaşlar, yorulmadan beni tâkîbe ahdetmişsiniz. İşte ben bu sözden çok duygulandım.
Yorulmadan beni takip edeceğinizi söylüyorsunuz. Fakat arkadaşlar yorulmamak ne demek? Elbette yorulacaksınız. Benim sizden istediğim şey yorulmamak değil, yorulduğunuz zaman dahî durmadan yürümek, yorulduğunuz dakîkada dinlenmeden beni tâkip etmektir. Yorgunluk, her insan için tabii bir hâlettir. Fakat insanda yorgunluğu yenebilecek mânevî bir kuvvet vardır ki, bu kuvvet yorulanları dinlendirmeden yürütür.

Sizler, yani yeni nesil Türkiye'nin genç evlatları, yorulsanız dahi beni takip edecekseniz. Ben bu akşam buraya yalnız bunu size anlatmak için gelmiş bulunuyorum. Dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler, asla ve asla yorulmazlar. Türk gençliği gayeye, bizim yüksek idealimize durmadan, yorulmadan yürüyecektir."

Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır. Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç, "Polis henüz devrim ve cumhuriyetin polisi değildir" diye düşünecek ama hiçbir zaman yalvarmayacaktır. Mahkeme onu yargılayacaktır. Yine düşünecek, "demek adalet örgütünü de düzeltmek, yönetim biçimine göre düzenlemek gerek." Onu hapse atacaklar. Yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla birlikte bana, başbakana ve meclise telgraflar yağdırıp, haksız ve suçsuz olduğu için salıverilmesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek. Diyecek ki, "ben inanç ve kanaatimin gereğini yaptım. Araya girişimde ve eylemimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek de benim görevimdir."İşte benim anladığım Türk Genci ve Türk Gençliği! (Bursa, 5 Şubat 1933)

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

YKS KİTAPLARI Nazilli Haber