Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
PEKMEZ AKILLI DEYİMİNİN HİKÂYESİ
İlk başta davranışlarına anlam verilemeyip (saçma bulunup), sonrasında anlam verilebilen (mantıklı olduğu görülen) Kırşehirlilerin davranışlarını anlatmak için kullanılan deyiştir
Pekmez akıllı lafının nereden geldiği ile ilgili iki hikaye vardır;
Birinci yorum: Kırşehir’linin birinin bir depremde evi yıkılır (bazıları 1938 Akpınar depremine yorumlar). “Uçuntular” (yıkıntılar) arasında sağ kurtulurlar. Karısına kocası telaşla der ki, “aman avrat pekmez cerenini kurtar, çıkar”. Yani altın öteki kıymetli şeyleri dururken, pekmezi kurtarma isteğini duyanlar, aleyhimizde Kırşehir’lileri gırgıra, alaya almak için bunu söyleye gelmişler. Çok yanlış, altın o an ekmekle yenmez ki…
Hemşerimizin pekmezi kurtarma heyecanın çok iyi anlamak gerekir. Pekmez onun çoluğunun çocuğunun rızkıdır; kendi bağının emeğinin ürünüdür, alın teridir, neden heder olsun. Kırsal kesimin ortasında nice kıtlık yokluk görmüş, onun için yanık bozlaklar bağrından çıkmıştır. Sonra en iyi besin, kalori verir, içinde fosfor var gözleri kuvvetlendirir. En iyi reçelden de iyidir, kan yapar.
İkinci yorum: Bir kış günü Kırşehir’li hemşerimiz, o zamanki adı ile “Hergele Meydanı”nda (affedersiniz, daha sonra İtfaiye Meydanı’nda ) şimdiki adı ile Opera Meydanı’nda pekmez satarmış. Oradan bir adam evine büyük birkaç parça cam götürürmüş, ancak cam o yana kayar, bu yana kayar adama zorluk çıkarırmış. Pekmez satmaya çalışan bizim Kırşehir’li, “hemşerim o cam öyle gitmez, şurdan iki kilo pekmez al, sana söyleyim” demiş. Cam götüren iki kilo pekmez aldıktan sonra, pekmezci hemşerimiz, “camların arasına, parmağınla birkaç yerine köşelerine pekmez sür rahat götürürsün” demiş. Adam rahatça camı evine götürmüş, gel gör ki, camları evinde birbirinden ayıramaz. Tekrar bizim pekmezciye gelir durumu anlatır. Uyanık hemşerimiz de,”şurdan iki kilo pekmez al da kolayını söyleyim” demiş. İki kilo daha pekmez alan adama, “camların arasına sıcak su dök hemen ayrılır” demiş. İşte hemşerimizin pratik zekâsına, uyanıklığına karşılık olarak, “pekmez akıllı” demişler.
Pekmezi küçümsememek gerekir. Birçok diyet uzmanı, kansızlara, zayıflara, bazı hastalara pekmez yemeyi önerirler. Pekmez üstüne deyimler de söylenir.”Pekmez gibi malın olsun Antakya’dan sinek gelir”. “Pekmezi küpten, kadını kökten al”. “Pekmez aldık bal çıktı”, “balcıya pekmez satılmaz” vb. Halk ozanlarından Mevci de şu dizeleri ile pekmezi ebedileştirir:
“İl kapusun kakma savsaya vurma,
Talh dirliğine ağular karma,
Dinle hey arkadaş bıyığını burma,
Pekmez uman zehir tadar-demişler”.
Ayrıca bir de şöyle bir hikayesi vardır;
ANAMIN PEKMEZİ
Yıllar önce köyümüze Osman adlı bir pekmez alıcı gelir. Evleri dolaşarak pekmezlerin örneklerini inceleyip pazarlık yapar ve pekmezleri alırdı. Bir pekmez alıcısı anamın pekmezine bakmaya gelir. Pekmez alıcısı pekmezi beğenir, ancak pekmezi nasıl ucuza kapatacağının hesabını yapmaktadır, pazarlık yapılır. Pekmez alıcısı anamdan içmek için bir bardak su ister. Anam su getirmek için ayrılınca, Pekmezci Osman cebinden çıkardığı bir fare ölüsünü pekmez kazanına atar. Osman, kepçe ile kaliteyi kontrol için güya karıştırırken pekmezden ölü fareyi çıkarır. Osman, “anam ben bu pekmezi alamam bak içinden fare çıktı.
Anam ihtiyaçları için bir an önce pekmezi satma, Osman’da zavallı dul anamın elinden çok ucuza alma çabası içindedir. Komşular bunu duyar da dedikodu yaparlar diye, anam, “vay meret ağzı da kapalı idi, nasıl girmiş bu sıçan pekmezin içine” diyerek hayıflanmaya başlar. “Gardaşım sen bu pekmezi kaça alın” diye söyleyince, Pekmezci Osman, özene bezene kaynattığı tertemiz pekmezinianamın elinden yok pahasına şeytanca bir planla güya satın alır. Üstelik anam, pekmezciye “aman kimseye pekmezimdim sıçan çıktığını söyleme” diye tembihler. Çünkü anam komşuların dedikodusundan korkmaktadır. Böylece anam sıçanlı pekmezi elinden çıkardığına, Pekmezci Osman da en iyi pekmezi kelepir aldığına sevinmektedirler.
Hafta sonu köye anamı ziyarete gittiğimde, pekmezi sattın mı ana, kaça sattın, diye sorduğumda, anam “iyi sattım oğul” diye söyleyip geçiştirdi. İyi etmişsin ana, ihtiyaçlarını görürsün dedim. Anamın pekmezi nasıl sattığını bilemezdim, gerçeği söylemedikçe.
O sıralar seçim vardı, sandık görevlisi olarak, pekmez olayını sonradan öğrendiğim Pekmezci Osman’ın bölgesine gönderildim. Sandık görevlileri akşamleyin muhtarın odasında toplanıp konuştuk, ağırlandık. Sohbet ilerledikçe, tanıyanların arkasından “fırıldak Osman” dedikleri pekmezci Osman, benim pekmez aldığı köyden olduğumu bilmeden, fare ölüsü ile dul bir kadından nasıl pekmez aldığını, ballandıra ballandıra anlattı. Anamın pekmezi olduğunu şüphelendim; anama, “inşallah pekmezinden fare müre çıkmamıştır, dediğimde, anam, “onu nerden duydun kim söyledi” diye bocaladı ve pekmezden fare çıktığını safça anlattı, ama ben dumura uğradım ve ona söyleyemedim gerçeği. Nerede bir pekmez görsem bu olayı anımsarım.
Cevat Kulaksız
(Emekli Öğretmen)