Geçenlerde sosyal medya üzerinden takipleştiğim bir meslektaşımdan “Madem sendikacısın, yazılar yazıyorsun şu konulara da değin.” mesaj aldım. Ortak sorunlarımızı dile getirmemi istemiş. Cevap olarak: “Hangi birini yazayım Sayın Hocam, nereden tutarsan elinde kalıyor.” Şeklinde cevap vermiştim. Hocamızın önerilerinden biri Öğretmenlik Meslek Kanunu konusuydu. Bu konuda aylardır Twitter etkinliklerine destek vermiş olsam da öğretmen camiasında şu anda en önemli konu olduğundan bu yazımı Öğretmenlik Kariyer Basamakları sistemine ayıracağım.
Twitter eylemlerinden bahsetmişken 3-4 aydır her gün trend topic olmak kolay değil. 15 milyonluk emeklilikte yaşa takılanlar bile her gün TT olamıyor. Bu durum her kesimden öğretmenin ne derece rahatsız olduğunun bir göstergesidir. Maalesef öğretmenlerin sesini duyan olmadı. Öğretmenler MEB’den ve Devlet Büyüklerimizden ümidini kesmiş durumda. Yarından sonra (9 Kasım 2022 tarihinde) Anayasa Mahkemesi Öğretmenlik Meslek Kanunu hakkında açılmış davayı esastan görüşeceğini duyurdu. Öğretmenlerin umudu Bağımsız Türk Yargısında. İnşallah iptal kararı çıkar.
Bu kanun aslında eğitim sistemindeki sorunun kaynağının ‘öğretmen’ olduğu varsayımının bir ürünü. Oysa eğitim sisteminde yıllardır yapılan değişikliklerde öğretmenlerin fikri alınmadı. Öğretmenlerin başarısızlıktan sorumlu tutulması abesle iştigaldir. Maaş artışı için sınavla rütbe dağıtmak yerine Öğretmen yeterliğini geliştirmek için akademik programlar, hizmet içi eğitimler tercih edilebilirdi.
Bakanlığımızın “Öğretmenlik Meslek Kanunu öğretmenlerin 60 yıllık rüyasıdır.” Tezi hakkında birkaç kelam edeceğim. 19 yıllık eğitimciyim hiç böyle bir rüya duymamıştım. Öğretmenlerin yıllardır tek gündemi maaş artışı ve özlük haklarının iyileştirilmesi konularıydı. Öğretmenler odasında teneffüs arasında simit yerken, öğretmenevi lokalinde meslektaşlarımla laflarken, halı saha maçı sonrasında çay içerken ‘60 yıllık rüyayı’ ne duydum ne de işittim. Katıldığım akademik konferanslarda bile böyle bir şeyden bahsedilmedi. Bu bir rüya değil, olsa olsa gece turşu suyu içip yatan bir MEB bürokratının gördüğü kâbustur. Branşının uzmanı olan öğretmenlere zam yapmak için onları rütbelere bölmek, maaş artışı kazanmaları için otuz yıllık öğretmene test çözdürmek akıl işi değil.
Yazıma seçtiğim başlıkla Öğretmenlik Meslek Kanunu’nu ilişkilendirmeden önce öğretmenlerin meslek kanununa olan itirazlarından bahsedeceğim. ÖMK, detayları düşünülmeden hazırlamış, dar kapsamlı bir yasal düzenleme. Şöyle ki: ÖMK'nın öğretmenlere; okul idarecisi, müfettiş, şube müdürü olmak için görevde yükselmede bir artısı yok. DYK, İYEP kurslarında bir öncelik tanınmıyor. Hizmet puanı bile verilmeyecek... Kanun adındaki 'kariyer' nerede? Bu tezat, İptal gerekçesidir. Farklı branşlardan öğretmenleri aynı sınava tabi tutmak da bir başka iptal gerekçesidir. Öğretmenliğe ilk atamada bile branşa göre alan sınavı yapılıyor. Özel üniversitelerden tezsiz yüksek lisans adında formasyon dersleri alan en az on yıllık öğretmen sınavsız uzman oluyor. Formasyon derslerini lisans eğitimi içinde alan eğitim fakültesi mezunlarına ise sınava gireceksin deniyor. Nereden baksan tutarsızlık.
Öğretmenlerin bir başka itirazı ise ‘başöğretmenlik’ kavramınadır. Türk Milletinin zihninde “Başöğretmen” denilince Cumhuriyetimizin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kara tahta başında alfabemizi öğretirken ki fotoğrafı canlanıyor. Başöğretmen kavramının manevi bir anlamı var. Onun yerine TSK ve Emniyette kullanılan ‘kıdemli,’ sıfatı ‘kıdemli uzman öğretmen’ şeklinde tercih edilebilirdi.
Gelelim 35 yaşındaki müfettişin, şube müdürünün veya ilçe milli eğitim müdürünün; sınav kazanarak kanun gereği başöğretmen unvanı verilmiş 60 yaşındaki öğretmeni nasıl denetleyip ona nasıl rehberlik edeceğine.
Şu an yürürlükte olan Öğretmenlik Meslek Kanununda eğitim müfettişlerine, MEB şube müdürlerine ve il, ilçe milli eğitim müdürlerine uzman ve başöğretmenlik hakkı verilmiyor. 15 Ocak 2023 itibariyle uzman öğretmen unvanı alan öğretmenlerin aylık geliri müfettişlerin, şube müdürlerinin ve ilçe milli eğitim müdürlerinin aylık gelirinden 2-3 bin TL civarında fazla olacak. Başöğretmen unvanlı öğretmenlerin aylık geliri ise müfettiş ve şube müdürlerine nazaran 4 bin TL civarı fazla olacak. Kendisinden daha fazla aylık gelir elde eden öğretmeni bir müfettiş veya bir şube müdürü ne kadar sağlıklı denetleyecek? Burada nimet külfet dengesinin bozulduğunu görebiliriz. Bu konuda farklı bir eleştiri daha getireceğim. Müfettişin denetimi esnasında yaşanan bir fikir ayrılığında 60 yaşındaki deneyimli başöğretmenimiz: “Sınavla uzman, sonra başöğretmen oldum. Benden daha mı iyi bileceksin.” Demez mi? Öğretmen iken görevde yükselen eğitim müfettişleri, şube müdürleri ve ilçe milli eğitim müdürlerine sınavsız uzman ve başöğretmenlik hakkı verilmelidir. Samimi iseler müfettişlikteki 35 yaş şartını kaldırıp müfettişler, başöğretmenler arasından sadece yazılı sınav ile seçilir diye ÖMK'ya madde eklerler.
Esen kalın…
Serdar GÜNDÜZ
Liyakat-Sen Ağrı İl Temsilcisi